
Hiç Yürünmeyen Kaldırımlar
Bazı insanlar, içinden geçmediğin şehirleri sana ezberletir. Sesi yoktur artık, görüntüsü bile silikleşmiştir belki... Ama o şehirde hangi sokağın hangi köşesinde susulduğunu bilirsin. Sustukça sessizliği içinde taşırsın.
Hiç yaşanmamış gibi görünen ama izleri kolay silinmeyen şeyler vardır. Bir bakışın düştüğü yer unutulmaz mesela. O gözlerin kaçtığı orman... Bir kelimenin yarıda kalışı, söylenmeyen bir vedanın boğaza oturuşu… İşte bazı anılar, yaşanmaktan çok yarım kalışıyla yer eder insanın içinde.
Öyle bir sessizliktir ki bu; adı yok, tanığı yok… Ama hâlâ en çok o konuşulur geceleri. Gözlerini kaçırarak konuşanlar vardır mesela. Konuşmaz ama her şeyi anlatır. Bir şey söylemediği halde içini darmadağın eden o suskunluk, zamanla bir yabancının gülümsemesinden bile ayrıştırılır.
Bazı eller tutulmamıştır, ama bıraktığı sıcaklık hâlâ soğumaz. Bazı omuzlar hiç yaslanılmamıştır, ama en çok ihtiyaç duyulduğunda akla düşer. Ve bazı insanlar, gidişleriyle değil, kalmamayı seçişleriyle yer eder.
Geceye benzeyen bir yürek vardır mesela. Soğuk ama dürüst. Sessiz ama derin. Dokunulmaz, ama dokunduğu yer kolay kolay iyileşmez.
Her şehir biraz onun gibidir artık. Her sokakta bir bakış aranır, her renkte bir yeşil yankılanır. Hiç gidilmemiş yollar, onunla yürünmüş gibi ezberlenir. O adım atmadığın kaldırımlarda bile aklın kalmış olur.
Zaman geçer. Yüzler unutulur. Ama bir ses tonu değil, o sesin eksikliği kalır. Bir gülüş değil, o gülüşün özlenişi yakar içi.
Ve insan, bazen bir ismi değil; bir bakışı, bir yokluğu, bir susuşu, bir kaç harfi özler en çok.
Bazı şehirlerde hiç yaşanmaz. Ama bazı insanlar, oralarda susulmuş gibi hatırlanır.
Bazı şehirler vardır, hiç gidilmemiştir. Ama içte öyle bir iz bırakır ki, yokluğu bile kalabalık gelir.
Orada hiç yürünmez, ama hangi sokak ne zaman susar bilinir.
Pencereler ne zaman açılır, hangi taş gün batarken daha çok susar, hangi gölge kime benzer…
Bilinmez gibi durur ama içte bir yer, hepsini ezbere taşır.
O şehir, gözleri yere bakan birinin sesini taşır.
Yarı cümleli bir sessizliktir.
Biraz utangaç, biraz ketum.
Ama en çok da gururdan susan bir kalbin şeklidir taşlarında.
Bir sokakta, bir kaldırım kenarında bir çocuk oturmuştur sanki.
Omuzlarında hiç anlatmadığı şeylerin ağırlığı…
Savaşın ortasında kalmış çocuğun gözleri farklı bakar.
Gözlerinde çocukluğundan kalma bir öfke, bir de hiç kimseye gösteremediği kırılganlık.
Gülmeyi bilmez değil…
Ama gülünce gözleri değil, geçmişi parlar.
İnsan bazen birini orada, o taşların arasında bırakır da, hiç gitmediği bir yere her gece içinden yürür durur.
Gidilmeyen şehirler unutulmaz.
Çünkü bazı şehirler, birinin gözlerinde başlar.
Ve orada ne zaman susulduysa, o sessizlik başka hiçbir yere benzemez