reklam
reklam
38,5992 %0.33
43,6545 %0.2
4.018,80 % 0,37
96.121,01 %-0.785
AMASYA
00:00:00
Akşam vaktine kalan
Amasya
Kapalı
13°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

AHA BU ÖLEYDİ

YAYINLAMA:

Pakize, kırsal kesiminden gelip yerleşmiş; "taşı toprağı altın" denilen İstanbul'a! Okuma yazması yok denecek kadar az. O da Anadolu'daki bazı kadınlar gibi aile meclisi kararıyla evlendirilmiş. Akşam mesai bitiminde yolumu gözler, ayaküstü muhabbet ederdik. Adları; Orhan, Burhan ve Ayşe olan üç çocuğu vardı. Orhan'la Burhan ilkokula gidiyordu, Ayşe dört-beş yaşlarındaydı...

Yine bir akşam mesai bitiminde beni bekliyordu, sokak merdivenlerinin başında.

- Merhaba! Ne yapıyorsun Pakize, rengin solgun gibi hasta mısın?

- Hasta değilim, Burhan gelmedi.

- Nereye gitmişti?

- Babası bana biraz para verdiydi de, git kendine pisküüt (bisküvi) al da ye deyi, bakkala yolladıydım. Aha şu sümüklü soyka (kızı) görmesin, orda ye gel dediydim, daha gelmedi. Babası beni öldürür. Komşunun oğlu Emrah yerken gözünün içine baktı durdu. Bi yeri düşecekti zavallı yavrumun.

- Ne zaman yolladın?

- Bir saati geçti.

- Hangi bakkal?

- Bakkal, Ali emminin oraya.

- Ben bakkala uğradım. Yol üstünde Burhan'a rastlamadım.

- Hay Allah nereye gider bu çocuk?

- Haydi gel, köprünün o yana doğru arayalım...

Çıktık Burhan'ı aramaya. Bir kaç komşu da bize katıldı. Ekip halinde Burhan'ı arıyoruz. Yer yarıldı içine girdi sanki Burhan, yok yok...

Pakize, feryat figan ediyor;

- Öldü yavrum Burhan'ım! Aha bu öleydi,( kızın kolunu çekiştiriyor) Burhan'ım öleceğine.

- Tövbe de Pakize, o da senin çoçuğun Allah'ın gücüne gider diyor, komşulardan biri.

Pakize avazı çıktığı kadar Bağırıyor;

- Allah'ım, Burhan'ımı alma, aha bu sümüklü kızı al! Kızın koluna çimdik atıyor. Kız, çır çır çığırıyor.

Sabrım taşmak üzere;

- Yapma Pakize, bu kızı da sen doğurdun, Burhan'ı da. Yazık değil mi bu yavrucağa. Başına bir hal gelse ciğerin yanar. Ne biçim konuşuyorsun.

- Aman kız değil mi, ölse ne kalsa ne. Yarın öbür gün el evine gidecek. Ya Burhan'ım ya Burhan'ım yaşlandığımda bana bakacak, bacamızı tütütecek. Babasının soyadını yaşatacak.

- Sana baksınlar diye mi doğurdun oğlanları. O eskidenmiş, geldiğin yerdeymiş baca tütütme. Baca maca yok artık. Kaç tane oğlan gördün anasına bakan. Ne varsa kızlarda var diyor, komşu. Ben sinirden konuşamıyorum. Elim ayağım zangır zangır titriyor...

Saatler sonra bir parkta bulduk Burhan'ı. Karnını doyurmuş; salıncakta sallanıyor, keyfince.

- Burhan Burhan oğlum! Yaradana kurban, öldü sandım seni yavrum. Çok şükür burdasın. Niye hemen gelmedin oğlum?

Burhan kendinden emin bir tavırla;

- Aha bu sümüklü Ayşe yediklerimden istemesin diye buraya geldim. Oyuna dalmışım anne, ne olmuş yani.

- Tamam yavrum tamam, anne kurban olsun. Ayşe'ye iki tane tokat savurdu, Pakize.

- Senin yüzünden az daha oğlumdan oluyodum, sidikli soyka. Pis boğaz, ne görsen istiyon oğlanların elinde. Kız kısmı biraz boğazına sahip olur. Bi daha oğlanların elinde gördüğünü istersen ümüğünü sıkarım, anladın mı beni, çırpı bacaklı diyerek, kolundan çekiştiyor yavrucağı. Ayşe "ciyak ciyak" bağırıyor...

Pakize; oğlunu bulmanın rahatlığı içinde, "şükür" diye diye, ayağındaki terliklerle "şıpıdık şıpıdık" keyifli keyifli yürüyor.

Ayşe;

- Anne acıktım, diyor.

- Sus kız, şimdi yumruğu yiyecen kafana.

- Annee çok acıktım!

- Sus dedim, sus "pis boğaz," eve gidince zıkkımlanırsın! Sinirlerim tepeme çıktı. Daha fazla dayanamadım;

- Bu kızı kim doğurdu Pakize?

- Beeen diyor, pişkin pişkin.

- Sen bu kızı doğrumuş olabilirsin ama anne olamazsın. Anne olan evlat ayrımı yapmaz. Nasıl bir vicdanın var senin anlamıyorum.

Parladı Pakize;

- Hiç kimse benim anneliğime laf edemez! Ben anneyim anne! Sen benim anneliğime nasıl laf edersin. Oğlumu bulamayacağım diye yüreğim yerinden oynadı, haberin var mı?

- Bak, hâlâ oğlum diyorsun. Evlat ayrımı yapıyorsun. Ben kızdan bahsediyorum, Ayşeden.

- O kız'dır, bir şey olmaz. Açlığa susuzluğa alışacak. Sanki oğlanlar gibi bi yeri mi düşecek. Sabırı öğrenecek, beklemeyi bilecek.

- Oğlanlara niye öğretmiyorsun, sabretmeyi, gördüklerini istememeyi? Sen böyle yaparsan, yarın öbür gün oğlanlar bu kızı döver.

- Dövsünler bi şey olmaz. Dayaktan kim ölmüş. Abinin vurduğu yerde gül biter.

- Yazıklar olsun sana! Senden ne anne ne de insan olur. Acıyorum bu kıza, abileri dövecek sen seyredeceksin öyle mi? Bir daha sakın gözüme görünme Pakize! Bu kıza eziyet ettiğinizi, görür ya da duyarsam yetim haneye verdiririm haberin olsun diyerek, ayrıldım yanlarından...

Olaydan kısa bir müddet sonra, İzmir'e geldiğim için, bir daha Ayşe'yi de Pakize'yi de görmedim. Zavallı yavrucak ne oldu, hep merak ettim durdum. Aradan yıllar geçtikten sonra Ayşe'nin, kendi köylüsü olan biriyle evlendirildiğini duydum. Kız istememiş ama aile olacak demiş...

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *