AKIL SAĞLIĞIMIZI MUTLAK KORUMALIYIZ!
Bilindiği üzere ülkemiz deprem kuşağı üzerinde. Coğrafya derslerinde öğrendik yapılaşmanın nerelere yapılacağını, nasıl yapılacağını. Bunu yediden yetmişe herkes biliyor. Bir tek çıkar çevreleri bilmiyor. Biliyorlar aslında ama para hırsı bürümüş gözlerini. Daha fazla para, daha fazla kazanç. Rant hevesi, doyumsuzluk, çılgına çevirmiş gözü dönmüşleri...
Bugün yurdumun güneyi, yarın batısı, öbür gün kuzeyi. Bu depremler olmaya devam edecek. Uzmanlar sürekli uyarıyor. On binlerce canımızı kaybettik, dayanmak bir hayli zor. Kalanların acısını dindirmek daha da zor. Bir yandan yaralarımızı sararken, acıyı yaşarken, bir yandan da acıyı kendimize kalkan ederek yaşamayı öğrenmeliyiz, akıl sağlığımızı mutlak korumalıyız. Eğer akıl sağlığımızı koruyamazsak, ne kendimize ne de etrafımıza bir faydamız olur ve çıkar çevreleri bizi ayakta uyutmaya devam eder. "Kader" deyip avutarak, işin içinden sıyrılırlar. Biz hep ölümle burun buruna yaşamaya mahkum ediliriz.
Bütün bu zorluklar karşısında haksıza haksız, suçluya suçlusun demeliyiz; ağzımı bozmadan, edepli bir sekilde uyarmalıyız. Bile bile haksıza haksızsın demezsek, biz de suçlu sayılırız.
Eğer binalar yönetmeliğe uygun yapılsaydı, depremde biraz korku, biraz panik yaşayacaktık. Sonra unutup gidecektik. (Japonya gibi) Riskli yerler imara açılmasaydı, çok katlı yapılaşmaya izin verilmeseydi, kumdan çimentodan demirden çalınmasaydı, dükkanlardaki kolonlar kesilmeseydi, hayatımıza kaldığımız yerden; çocuklarımızın mis kokusunu içimize çeke çeke, güle oynaya devam edecektik...
Hepimiz suçluyuz hepimiz; ben, sen, o, hepimiz!
İmara izin veren, denetleyen, malzemeden çalan ve yanlışa ses çıkarmayan bizler de suçluyuz!
Günlerdir ne gözümüze uyku giriyor, ne gündüz normal hayatımıza dönebiliyoruz. Akşam gözler avizede, gündüz kulaklarımız çıtırtı dinliyor. Olduğumuz yerde rahat oturamıyoruz. Tedirginlik, korku, panik, her an kapıya yakın bir yerde olma hissi. Yatarken pijamalarımızı giyemez, çoraplarımızı çıkaramaz olduk. Banyo yapmaya korkar hale geldik. Ya şimdi deprem olursa, ya kaçamaz enkazın altında kalırsam!..
Yüreklerimiz yanıyor, gözlerimiz acıyor, bacaklarımız titriyor. Yediğimiz lokmalar boğazımızda düğümleniyor. Acılıyız, öfkeliyiz! Ölene mi yanasın, dışarıda evsiz barksız kalana mı...
Aslında her şey o kadar kolay ki; yapacağımız tek şey, yönetmeliğe uygun sağlam bina yapmak, yapmayana "dur" demek, hepisi bu!..