DEPREM YIKIMI VE ÖLÜMLER KADER DEĞİLDİR
Onlarca insanımızın depremde enkaz altında kalması ve ölmesi kader değildir. Çürük binalar, çarpık yapılaşma, uygunsuz imar planı ölümlere ve can pazarına sebep olmuştur. Ahlaksız insanların yaptığı evler, yuvalarımız başımıza yıkılmış, enkaza dönüşmüş, insanlar acılar içinde kıvrana kıvrana ölmeye mahkum bırakılmıştır.
Hiç düşündünüz mü? Japonya'da daha büyük depremler oluyor ve insanların burnu bile kanamıyor. Sallantı bitiyor, insanlar işine gücüne devam ediyor. Çünkü yapılarının sağlam olduğundan eminler. Yıkılmayacağını biliyorlar. Liyakata, dürüstlüğe ve ahlaka önem veren insanlar. Eğer birisi bir hata yaparsa, yaptığı hata başkalarına zarar verirse, anında görevlerinden istifa ediyorlar...
Sınavdan geçiyoruz diyenlere cevabım:
Bu depremde sınavdan geçtiğimiz doğrudur. Tanrı'nın sınavından değil; gözünü para hırsı bürümüş hırsızların, ahlaksız, vicdansız, liyakatsız kulların sınavından geçiyoruz. Sınavın sonucu: Yıkım, acı, ağıt ve ölüm! Soruyorum size: Yeni doğmuş bir bebenin ne sınavı olabilir? Yavrucağın tek sınavı; annesinin sütünün gelmesi ve karnının doyması. El kadar yavruların, çiçeği burnunda genç yavruların, derin uykulara dalmış masum insanların ne sınavı olabilir, neyin sınavını veriyor?..
"Allah ol dedi oldu" diyenlere cevabım:
Tanrı yarattığı kulunu; acılar içinde, bağıra bağıra, inleyerek, kolunu bacağını kopararak ölüme terk etmez. Tanrı kulunu; güzel dünyada, güzellikler içinde, insanca yaşasın diye yaratır. Kafasının içine de beyin koyar, aklını kullansın diye. Aklını kötü yönde kullananan ahlaksız, vicdansız insanların suçunu Tanrı'ya yükleyip kurtulamayız. Fay hattına kat kat çürük bina yapıp; "Allah ol dedi oldu" demek, akla mantığa sığmaz. Birazcık aklımızı kullanalım, kim suçluysa ondan hesabını soralım...
Bu depremde yıkıma ve ölüme sebebiyet veren suçlular; ağır bir şekilde cezasını çekmeli ve artık yaşananlardan ders alınmalıdır. Eğer "Allah ol dedi oldu, bu bizim kaderimiz" demeye devam edersek; bu acıların, yıkımların, toplu ölümlerin sonu gelmez. Gözyaşlarımız ebediyen kurumaz ve acı çeke çeke, dizlerimize vura vura yaşamaya devam ederiz.