
KUR’AN HZ. MUHAMMED’TEN (SAV) NASIL BAHSEDER?
Ayetlerde Peygamber Efendimiz (sav) tanıtılır, şahsiyeti methedilir ve vazifesinin mahiyeti açıklanır. Kur’ân’da O’nun Muhammed ismi dört yerde, Ahmed ismi de bir yerde zikredilirken birçok ayette “ey peygamber”, “ey Resul”, “Allah ve Resulü”, “bizim Resulümüz”, “O’nun Resulü” ve “de ki” diye hitaba mazhar olmuş, “hayatın hakkı için...” denilerek iltifata lâyık görülmüş, ona “Makam-ı Mahmud” ihsan edilmiştir. Kur’ân-ı Kerim’in 114 suresinden kırkı ismini, ya doğrudan doğruya Allah Resulü’nü ya da O’nun muasırlarının tavırlarını alakadar eden hususlara işaret eden veya telmihte bulunan bir kelimeden almıştır.
Kur’an’a göre;
Müslümanın Allah ile birlikte Resulullah’a itaat etmelidir: “De ki: “Allah’a ve resule itaat edin.” Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez.” (al-i İmran: 329
Müslüman kişinin O’nu herkesten fazla sevmesi ve örnek alması gerekmektedir: “Peygamber müminlere kendilerinden daha yakındır, eşleri de onların anneleridir. Aralarında kan bağı bulunanlar Allah’ın kitabında (mirasçılık bakımından) birbirlerine, diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar; dostlarınıza lutufta bulunmanız başkadır. Bu hüküm kitapta kayıt altına alınmıştır.” (Ahzab: 6), “İçinizden Allah’ın lutfuna ve âhiret gününe umut bağlayanlar, Allah’ı çokça ananlar için hiç şüphe yok ki, Resûlullah’ta güzel bir örneklik vardır.” (Ahzab. 21)
Hz. Muhammed (sav) âlemlere rahmettir: “Ve seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya: 107)
Hz. Muhammed (sav) ilâhî bir lütuftur: “Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allah’ın âyetlerini okuyan, onları arındıran, onlara kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Hâlbuki daha önce onlar, apaçık bir sapkınlık içinde bulunuyorlardı.” (Al-i İmran: 164)
Hz. Muhammed (sav) güzel ahlâk üzere gönderilmiştir: “Sen elbette üstün bir ahlâka sahipsin.” (Kalem: 4)
Hz. Muhammed (sav), vahiy alan bir insan ve son peygamberdir: “De ki: “Ben, yalnızca sizin gibi bir insanım. Şu var ki bana, ilâhınızın, sadece bir ilâh olduğu vahyolunuyor. Artık her kim rabbine kavuşmayı bekliyorsa dünya ve ahirete yararlı iş yapsın ve rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın.” (Kehf: 110) “Muhammed sizin adamlarınızdan hiçbirinin babası değildir, fakat o Allah’ın elçisidir ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi bilmektedir.” (Ahzab: 40)
Hz. Muhammed (sav) ilâhî emir ve yasakları tebliğ edip fertleri ve toplumları arındırma ve onlara kitap ve hikmeti öğreterek son hak dini yaşayacak bir kemale ulaştırmakla vazifelendirilmiştir: “Ümmîlere kendi içlerinden, onlara ayetlerini okuyacak, onları arındıracak, onlara kitabı ve hikmeti öğretecek bir elçi gönderen O’dur. Oysa onlar daha önce apaçık bir sapkınlık içindeydiler. Henüz kendilerine katılmamış bulunan daha başkalarına da (elçi gönderilmiştir). O üstündür, her işi hikmetlidir.” (Cuma: 2-3)
Hz. Muhammed (sav) Allah’ın bildirmesi ve istemesi dışında gaybı bilemez ve mucize gösteremez: “Kendilerine bir mucize gelirse ona mutlaka inanacaklarına dair Allah adına kuvvetle yemin ettiler. De ki: “Mucizeler ancak Allah’a aittir.” Ama mucize geldiğinde de inanmayacaklarının farkında mısınız? O’na iman etmedikleri ilk durumdaki gibi (mucize gösterdikten sonra da) yine onların gönüllerini ve gözlerini ters çeviririz. Ve onları şaşkın olarak taşkınlıkları içinde bırakırız.” (En’am: 109- 110), “Ona rabbinden bir işaret gelse ya!” diyorlar. De ki: “Gaybı bilmek Allah’a mahsustur; bekleyiniz, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.” (Yunus: 20)
Allah Teâlâ, Hz. Muhammed (sav)’e inanıp kendisine yardım etmeleri için diğer peygamberlerden misak almıştır: “Allah peygamberlerden, “Ben size kitap ve hikmet verdikten sonra nezdinizdekini tasdik eden bir elçi size geldiğinde ona mutlaka inanacak ve yardım edeceksiniz” diyerek söz almış, “Kabul ettiniz mi ve bu ahdimi üstlendiniz mi?” dediğinde “Kabul ettik” cevabını vermişler; bunun üzerine “O halde şahit olunuz, ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim” buyurmuştu.” (Al-i İmran: 81)
Allah Teâlâ ve meleklerin kendisine salât ederler ve müminlerin de ona salât ü selâm getirmeleri gerektiği beyan edilir: “Allah ve melekler peygambere salât ediyorlar; ey iman edenler, siz de ona salât ve selâm okuyun.” (Ahzab: 56)
En emin olan rabbime emanet olunuz.