reklam
reklam
39,5408 %0.16
45,5351 %0.22
4.301,94 % 0,02
104.942,43 %-1.592
AMASYA
00:00:00
Öğle vaktine kalan
Amasya
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

İSRAF

YAYINLAMA:

Sözlükte “haddi aşma, hata, cehalet, gaflet” gibi anlamlara gelen seref kökünden türetilmiş olan israf genel olarak inanç, söz ve davranışta dinin, akıl veya örfün uygun gördüğü ölçülerin dışına çıkmayı, özellikle mal veya imkânları meşru olmayan amaçlar için saçıp savurmayı ifade eder. İsrafçı kişiye müsrif denir. İmam Gazali’nin açıklamalarına göre dinin, âdetlerin ve insanlığın gerekli kıldığı yerlere gerekli gördüğü ölçüde harcamak cömertlik, bu ölçülerin altına düşmek cimrilik, bunların üstünde harcamada bulunmak ise israftır.

 

Kur’ân-ı Kerim’de israf kavramının dört farklı alanda kullanıldığı görülmektedir. 

1. Bazı ayetlerde israf şirk, küfür, zulüm, haddi aşma gibi terimlerle semantik bir ilişki içinde din bakımından temel gerçek olan tevhid inancından sapmak, Allah hakkında ve diğer dinî konularda gerçekle ilgisi bulunmayan iddialar ileri sürmekle kalmayıp İslâm’a ve müslümanlara karşı kibirli, alaycı, inatçı, kaba, saldırgan olmayı ve yıkıcı davranışlar sergilemeyi ifade eder. (A‘raf: 81; Yunus: 83; Şuara: 151-152; Yasin: 19) 

2. Zümer suresinin 53. ayetinde olduğu gibi israf, “bir kimsenin isyankârlığa saparak günahlara boğulmak suretiyle kendisine kötülük etmesi” anlamına gelmektedir. Bazı hadislerde de bu manada yer alır; Hz. Peygamber’in, bütün hayatını günah işlemekle geçiren bir kişiden söz ederken kullandığı israf kelimesini baı âlimler “masiyetlerde aşırı gidip meşru sınırların ötesine geçmek” şeklinde açıklamıştır. 

3. İsraf bazı ayetlerde, helâl kılınmış güzel nimetlerin haram sayılması (En’am: 141; A‘raf: 81) veya masum bir kimsenin haksız yere öldürülmesi (İsra: 33) gibi dinî ahkâma muhalefet veya tecavüz anlamında geçmektedir. 

4. Bir kısım ayetlerde ise kişinin kendine ait veya sorumluluğu altındaki mal ve imkânları gereksiz yere harcamasını ifade etmektedir. (Nisa: 6; Furkan: 67) İsrafın harcamalarla ilgili kullanımına hadisler ve diğer İslâmî kaynaklarda da sıkça rastlanır. 

 

Zamanla anlam daralmasına uğradığı anlaşılan kelime fıkıh, tasavvuf ve ahlâk literatüründe genellikle ferdî harcamalardaki aşırılığı ifade etmeye başlamıştır. Nitekim “değersiz bir amaç uğruna fazla mal harcamak, harcamada haddi aşmak, meşru bir konuda harcanması gerekli olan ölçüden fazlasını harcamak” gibi tanımların hepsinde kelimenin para ve mal sarfıyla ilgili olarak ele alınması bunu göstermektedir. Bu anlamda israf yerine tebzir kelimesi de kullanılmaktadır. İsra suresinin 27. ayeti münasebetiyle tebzir “Allah’ın verdiği malı isyan sayılan yerlere harcamak” şeklinde açıklanmıştır. İsrafı harcamanın niceliği, tebziri ise niteliğiyle ilgili gören âlimler de vardır. Buna göre doğru yerlere de olsa haddinden fazla harcamak israf, miktarı ne olursa olsun yanlış yerlere harcamada bulunmak tebzirdir.

 

Günümüzde özellikle beşerî ve maddî kaynak ve imkânların kullanımındaki savurganlığı ifade eden israfın kapsamının belirlenmesinde inanç, örf âdet, tutum, tercih ve alışkanlıkların rolü vardır. İsrafı belirleyen kıstas dinî, millî, içtimaî, ailevî, meslekî temel rollerin hakkıyla ifası için ruhen, aklen ve bedenen ihtiyaç duyulan şeylerin tatminine yönelik kaynak istihdamı ve harcamalarda din, akıl ve örfün belirlediği sınırın aşılması olarak düşünülebilir. İslâmî anlayışa göre beşerî ihtiyaçlar sınırlıdır; arzu ve ihtiraslar ise sınırsız olup salt nefsani arzuların tatmini için yapılan aşırı tüketim israftır. İsraf yasağı temeli üzerinde oluşan İslâmî üretim tarzı vatandaşların gıda, barınak, giyecek, eğitim, sağlık, güvenlik, ulaşım, haberleşme gibi ihtiyaçlarını karşılamayı hedefler. Üretimi yönlendiren şey fert ve kamu yararıyla kayıtlı olan tüketimdir. İslâm’da hedef insanın kemalidir; buna ise tüketmekle değil daha erdemli olmakla ulaşılır; erdemle tasarruf arasında olumlu bir ilişki bulunduğu muhakkaktır.

 

Milletler, ferdî israf sebebiyle olmasa bile kamu sektöründeki israf ve kötü yönetim yüzünden yoksullaşabilir. Bundan dolayı devlet gelirleri lüks kamu harcamaları, aşırı kadrolaşma veya karşılıksız yüksek ücretlerle israf edilmemelidir. Tasarruflar, müsriflerin lüks tüketim mallarına duydukları isteğin tatminine harcanır ve sermaye miktarını arttırmak için kullanılmazsa iktisadî gelişmeyi engeller. Çünkü sermaye tasarrufla artar, israf ve kötü kullanımla da azalır. Ülke gelirinin önemli bir kısmı üretken olmayan kesimlere tahsis edilirse gerçek üreticilerin geçimi zorlaşır. İnsan, elindeki her türlü imkânı meşruiyet sınırları içinde kullanmakla sorumludur. Bu nedenle insanlar; âhirette kişinin zaman, servet, işgücü ve ilim gibi kaynakları nasıl kullandığından sorguya çekileceğini akılından çıkarmaması gerekir. (Bk: Tdv İslam Ansiklopedisi)

 

En emin olar Rabbime emanet olunuz.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *