ARTIK İÇİMİZ YANMASIN
Bakın dünyada ki insanlar nedense bir türlü mutluluğu bulamamaktadır. Çokmu zor acaba diye düşündüm durdum. Bakın Ülkemizi ele alalım eskiden çokça şehit verdiğimizi hatırlayalım. Şimdi tek tük şehit haberi gelince nerede ise sevince boğulacakmış gibi oluruz. Oysaki o ateş düşen evlerin içini hiç düşündük mü?
Daha kısa bir süre önce Amasra'da ateş düştüğü yeri yakmıştı. Düşününce çokça gerçekçi ve bir parça acımasızca söylenmiş. Kırk bir eve ateş düştü, kırk bir can canından oldu. İsimlerini bilmediğimiz karanlığın efendileri bir avuç kömür uğruna hayattan göçtü. O kömür kimi evleri ısıtacak, kimi evleri soğutacaktı.
Daha dün yurdumuzun çeşitli yerlerinde iş için gezmek için İstanbul'a gelen gencecik ana kızı mı söylesem masum yavruyu mu söylesem giden altı can içinde ateş düştüğü yeri yakmadı mı?
Artık askerimiz ölmesin, madencilerimizin acısı dinsin sokak ortasında insanlar ölmesin. Trafikte aracımı nasıl solladın diye inip silah çekmeler sona ersin.
Biliyor musunuz, bir işi sonuna kadar devam ettirmiyoruz nedense. Bir olay oldu mu ortalığı bir ateş alır, üç dört gün sonra yine unutulur. Alınan tedbirler daima yetersizdir. Az iş, öz iş olsa yine yeter.
Yarım kalan hayatların yarım hikayelerini dinlemek ne kadar acıdır. Ama onları unutmak daha da acı olmalı. Elbette bu işin ciddi bir tehlikesi var ama neden bu konuda "iyi anlamda" başka ülkelere örnek olmayalım ki?
Hep mi her zaman sondan birinci olacağız? Dört yanlış bir doğruyu hatta çok doğruyu götürür, unutmayalım.
Artık şeytanın bacağını kırmalıyız! Bizim ülkemizden daha güzel ülke yoktur, onun için ülkemize sahip olalım.