HAYATTAN NE ANLADIN
Daha dün gibi üniversiteyi bitirmiş gencecik bir öğretmen olarak atanmıştım mezun olduğum liseye, ne olduğunu anlamadan gencecik bir asteğmen olarak ordunun bir neferi olarak vatan görevindeydik.
Ne olduğunu anlamadan emekli olmuştuk kendimizi kalemler içerisinde medyanın içinde bulmuştuk. Demek ki sağlığımız iyi olduğu müddetçe bu dünyada göreceklerimizi görecek ve eğer bir şeyler bırakabildiysek hoş bir seda ile anılacağız. Bazen eski dostlar dost meclisinde bir araya gelme şansını yakaladığımızda geçmişin eleştirisini yapmaktan geriye kalmadığımız gibi ne kadar hata yapmışız deme fırsatını yakalamış oluyorduk.
Resimler gözümüzün önünden geçerken kaybettiklerimize üzülüp onları yad etmekten başka çaremizin olmadığını anlamış oluyorduk.
Meğersem bu süre içinde ne kadar çok yakınımızı, dostumuzu, arkadaşımızı yitirmiş ve ne kadar da yeni dost ve arkadaş kazanmışız…
Sonra bunun muhasebesini çıkardık, dedik ki, o zamanın zamanın iyi değerlendirilmesiyle kalp kırmadan nasıl yaşanır onu düşünelim dedik.
Hayattan kıssalarla ders çıkarıp geleceğimizi kalan yaşımız içinde iyi değerlendirip güzel yaşamanı keyfini çıkaralım değil mi?
Bugünümüz de bir değişle kapansın olmaz mı güzel günler dileği ile.
Hangisini içer
Yeşilaycı bir profesör, "içkinin zararları" konulu bir konferans veriyormuş. Konuşmasının bir yerinde dinleyicilere sormuş:
-İki kovadan birine rakı diğerine su doldurup bunları bir eşeğin önüne koysak, eşek hangisinden içer acaba ...
Dinleyiciler hep bir ağızdan :
- Suyu... demişler.
-Neden suyu içer ? demiş profesör, Neyzen hemen atılmış:
-Eşekliğinden