ZAMAN ÇOK ACIMASIZ
Pandemiyle başlayan, orman yangınlarıyla devam eden buda yetmedi sel felaketiyle boğuşan Türkiyem hayat o kadar acımasız ki hepsinde de çok canlar kaybettik, gün olmadı ki çok sevdiğimizi, kapı komşumuzu, baba dostumuzu aile bireylerimiz çok acımasız bu yaşama verdik.
Bu nedenle yaşam o kadar değişik ki bir bakarsın sabah kahvaltısında berabersin, bir bakarsın akşam yemeğinde yoksun. O zaman ağlarsın sabah kahvaltısında neden üzdüm ki diye ama nafile ne yaparsanız yapın telafisi yoktur. Her şeyin bir başlangıcı vardır, Her başlangıcında bir sonu, oysa ki yalanların ayyuka çıktığında anlarsın hiç görmediğin sonsuzluğun koca bir hayal olduğunu.
hafızanın aslında en büyük düşman olduğunu görürsün;. ..öyle kolay harcar ki değer verdiklerini ve o kadar kolay siler ki içine sinmiş vazgeçilmezlerini, utandırır insanı kendisinden, bir iğne deliğine girercesine yok olur gidersin.
Dün yine Amasya'da bir canımızı daha toprağa verdik, tüm Amasya ağladı, o bir hemşeri canlısı eczacı ağabeyimiz garip gurabanın ilaçlarını parasız aldığı bir imaretin başıydı sanki o ülkücülerin ağabeyi Muttalip Polat'tı vatanını seven tek bir kişinin kalbini kırmayan can dosttu. Mekanın cennet olsun Muttalip ağabey.
Zaman o kadar acımasızdır ki sana olan değerleri alır götürür, sessizce, sonra da dalga geçercesine önüne uzatır fakat sen yetişemezsin çünkü onlar senden uzaklaşmışlardır.
Sen kendini sorumlu tutarsın tüm olan bitenden, zamanın günahını üzerine alırsın ve hafızanın yarattığı koskoca bir uçurumda yuvarlanır durursun ve tüm bu olumsuzlukları unutursun.
Sonra bir umutsuzluk kaplar içini denizden çıkmış balık misali çırpınır durursun. Bu kadar çabuk nasıl unutulduğunu düşünürsün bu kadar kısa sürede nasıl unutulduğunu aklının içerisinden geçirir kendi kendini yargılarsın. Belki bunları gece rüyanda görmüş gibi düşünür durursun şaka mı gerçek mi diye saatlerce kafa yorarsın.
Bu kadar hayallerin içerisinde unutulduğunu anlarsın artık sana hayat bir oyun havası, belki kulaklarına söylenen küfür, beklide suratına atılan bir tokattan bir parça olduğunu düşünürsün. Yazın sıcakları bile olsa sen kara kışı yaşarsın çünkü içinde fırtına ve kara bulutlar vardır. İliklerine kadar üşürsün.
Artık çalan her kapının ziline fırlamak, ve koşmaktan vazgeçersin. Eline kalemi alıp iki satır karalamaktan umudunu yitirirsin.
Bilirim hiç bir teselli fayda etmez şu an sana, her söylenen söz sadece bir harf yığınıdır aslında.
Unutursun, şimdi zor gelir biliyorum.
Korkarsın kendi benliğinden, bir köşede iki büklüm olur, büzülürsün.
Fakat ben şunu derim hep hayatımız bir kısır döngüden başka bir şey değildir. Her başlangıcın bir sonu vardır. İnsan ömrü de o kadar kısadır ki düşünün bir kere ezanla gelip sela ile gittiğimizi iki kaşın arası kadar yakın olan ölümün hissini duymadığımızı geleceğe bakarak neler yaptık dediğimizin hiç olmadığı bir dünya da ne için yaşadığımızı bile anlamış değiliz. Ne yaptık ki insanlık için arkamızdan neler söyleyecekler bunu hiç düşündük mü?
O zaman bu kısa zaman içinde düşünelim değil mi?