ALTIN ÇAĞIN BAŞLAMASINDA KADININ ÖNEMİ
Bütün âlemleri yaratan Allah insanı Dünyada her şeyden üstün kıldık dedi. Kendime benzettim, ruhumuzdan ruh, nurumuzdan nur üfledik. Yeryüzüne sultan eyledi. Dünyada insan benim halifemdir dedi. Her birini özel kıldık. Birbirine birebir benzeri olmayacak şekilde biricik olduğunu ayan etti. Kendi iradesinde olması için, akılı, fikri, düşünceyi, zekâyı, hayalleri, algılamayı yaşanır kıldı. İnsan mucize, olağanüstü, harikulade, eşi benzeri olmayan bir varlık olarak eşsiz bir cevher yarattı. Allah emriyle meleklerini dahi insana secde kıldırdı. Sadece (Azazil) Şeytan secde etmek istemedi. Lanet halkası boynuna geçti. İnsanların varlık nedeninin ana kaynağı babadan gelen nutfenin anne döl yatağında döllenmesiyle ilk ceninin oluşmasının serüveni başlamış oldu. İnsanın ilk oluşumu anne karnında Hakk’ın mucizesiyle ete kemiğe bürünmesini sağladı. Anne gebeliğinde cenini kendi fiziksel müdahalesi olmadan besledi. Anne ceninin normal gelişiminin iyi olması için tıp’ın önerdiği her şeyi yerine getirmeye üstün gayret gösterdi. Karnını her şeylerden korudu, esirgedi. Kontrollerini zamanında yaptırdı. Anne sevincini, sevgisini, mutluluğunu karnındakine hissettirmeye çalıştı. Gebelikte anne karnındaki yavrusuyla yattı, uyudu, kalktı. O’nunla konuşmaya, konuştuklarını hissettirmeye çalıştı. O’na güzel müzikler dinletmeye hatta kendisi söylemeye başladı. Dokuz ay boyunca birlikte yaşadılar. Anne iki canın sorumluluğunu aldı. İki canı korudu, kolladı. Besledi, zarar gelebilecek tüm alışkanlıklarından yavrusu için vazgeçti. O’nunla gıyaben sohbetler etti. Acısını, üzüntüsünü, yangınını, derdimi, ağlamasını, tartışmasını, kavgasını bildirmek hissettirmek istemedi.
Babanın ve annenin hiçbir dışarıdan fiziksel müdahalesi olmadan Hakk’ın mucizevi eseri gelişimini tamamladı. Zaman geldi. Babanın annenin korku, sevinç, mutluluk dolu heyecanlarıyla sağlıklı dünyaya gelmesi için dualar edildi. Doğum zahmetli gerçekleşti. Allah’ın mucizesi, olağanüstü eseri, harikulade dizayn edilmiş, bakabilen, görebilen, duyabilen, seslenen, dokunabilen, algılayabilen, elleri ayakları yerli yerinde bir küçücük bebek babaya teslim edildi. Baba ve annenin mutluluk, sevinç, korku, heyecan karışık bir duygu seliyle baktılar, gözlerinden yaşlar aktı. Şükretmenin Allah’a olan minnetlerinin sedası dillere döküldü. Bu alçakgönüllü yalvarış alemlere yayıldı. Kelimelere sığmayan eşi benzeri olmayan Hakk’ın hediyesine kavuşmuşlardı. Sonsuzluğun kadar şükürler olsun Allah’ım. Bundan sonraki süreçte ikinci ruhsal ve fiziksel süreç başlıyordu. Bebek savunmasız masumdu. Her şeyiyle her yönüyle annesine tabiydi. Anneye yine teslim edilmişti. Bebek yalnızca annesinin kokusunu algılayabiliyordu. Annenin o’nu beslemesi, yıkayıp temizlemesi, altından alması, giydirmesi her şeyiyle ona bağlıydı. Anne dünyasal tüm yaşamını uzun bir süre yavrusuna adayacaktı. Uyuttu, uyandırdı, gezdirdi. Konuştu, dinletti, dünyayı her yönüyle bebeğe tanıtacaktı. Anne hiç ayrılmazdı.
Dünyada hiçbir karşılıksız her hizmeti, sevgisini, sütünü, öğretisini, temizliğini, uyumasını, korumasını, esirgemesini, öğretilerini veren tek anneydi. Boşuna söz değil “cennet annelerin ayaklarının altındadır” bebeğini gözünden bile esirgedi, korudu, kolladı. En sağlıklı bir şekilde büyümesini sağladı. Aile sorunlarını hissettirmemeye çalıştılar. Toplumda faideli olacak şekilde iyi insan olabilmesi için elinden gelen tüm gayreti en yakınında olarak anne gösterdi. Annenin bu karşılıksız özverisi ta ki yirmili yaşlara kadar kesintisiz devam edecekti. Annenin özünden meydana gelen evlatlar bir ömür boyu sürecek olan gizli bağ ile birbirleriyle iletişim içinde olacaklardı. Anne ne kadar iyi bir eğitim alırsa o kadar çocukları üzerinde olumlu güzel şeyler olacaktı. Çocuklarının karakter oluşumunda ruhsal, fiziksel oluşumunda annenin tarif edilemez bir rolü vardı. Anne ne kadar ilimle, irfanla, edeple donanmışsa çocuklarını bir fazlasını vermek isteyecekti. Anne insan denen cevherin öz kaynağı idi. Annenin üstün nitelikli, üst bilince erişmesi gelecek nesillerinde daha üstün bir çağın yaşanmasının delili müjdecisi olacaktı. Baba, anne bütün ilimlerle donatılmış evlatlarına doğru yaşamlarını öğretecekti. Yalan yanlış davranmalarının kendi içlerine verdikleri sözlerle yine kendileri önüne geçebileceklerdi. Doğruluğu, sevginin, vicdanın, adaletin, yardımlaşmanın, paylaşmanın hiç kimsenin müdahalesi olmadan kendi kendilerinin yaşam biçimi olmalarını, aile birliği annenin nitelikli üst bilincinin müdahalesiyle gerçekleşebilirdi. Yani çocuk yetişirken doğruluk, sevgi üzerine kendine verdiği sözün dışına artık çıkamayacaktı. Dışsal yasalar, yaptırımlar, müdahaleler varsa da çocuk ve yetişkin artık kendi istemesi üzerine hiçbir yanlışlığı yapmayacaktı. Anne doğuran, büyüten, yetiştiren, topluma, vatana, dünyaya ilk kazandırandı. Anne insan olabilmenin ana kaynağıydı. En üstün en iyi bir birey olabilmelerinin yirmili yaşlara dek en çok emeği geçendi. Bütün bu karşılıksız hizmetin karşılığını çocuklarından doğru kalmalarını onlardan istemesi de en doğal olandı. Kişi kendi kendinin oto kontrolünü yapabilmeliydi. Yalanı yanlışı istese de artık yapamayacaktı. Bunun temelini doğumdan sonra gerçekleştirebilecek yegane kişi anne olacaktı. Anneler cennetin kapısını dünyada aralayabilen üstün bilinci ve sevgi vicdanıyla altın çağın başlamasına neden olabilecek tel ve en güzel varlıktı. Çünkü çocuklar çok çabuk işlenebilirdi. Çocukken her öğreti ve karakter oluşturabilirdi. Altın çağın başlaması önce annelere, kadınlara bağlı olacaktı. Saygılarımla…