Bugün yolumun üstündeki kasaba uğradım, et fiyatlarına bakmak için. Uçmuş tabi fiyatlar. Yüksek fiyatların şokuyla düşünürken; birden yıllar önce yaşadığım bir anı geldi aklıma.
Öğlen yemeklerimizi şubemizin yemekhanesinde yerdik. Zaman zaman evden birşeyler getirir, ara sırada da dışarıdan söylerdik.
Arkadaşlardan birisi; bugün kuzu kavurma yiyeceğiz arkadaşlar. Köyde doğal beslenmiş, çayır çimen yemiş kuzu kestim. Kavurma yaptık. Hanım da öyle güzel yapmış ki; parmaklarınızı yersiniz..!
Yemek saatimiz geldi. Herkes evinden getirdiği yemekleri masaya dizdiler.
Kavurma getiren arkadaş ben de sefer tasını çıkarayım, sabah dolaba koymuştum dedi.
Dolaptan siyah bir poşet çıkarıp masaya koydu. Ağzını düğümlemiş sıkıca.
Ağzını açtı poşetin, eliyle karıştırmaya başladı içini.
-Nasıl olur, sefer tasına ne oldu!
Bir daha, bir daha karıştırıyor poşeti. Karıştırdıkça ağır bir koku yayılmaya başladı etrafa.
Eyvah diyor, sefer tası çöpe gitti. Vallaha da gitti, billaha da gitti! Soruyoruz ne oldu diye cevap veremiyor...
Sabah evden çıkarken eşi; bir eline çöpü, bir eline de sefer tasını tutuşturmuş. Poşetlerin ikisi de siyah olduğundan, sefer tası olan poşeti evlerinin yanındaki çöpe atmış. İçinde çöp olan poşeti de özenle getirip, yemekhanedeki dolaba koymuş...
Sonrası kahkaha üstüne
kahkaha.
Eşine telefon ediyor.
-Alo, aloo, alooo!
-Yav hanım!
-Uyuyor musun, hâlâ bu saatte!
-Kalk hele kalk!
-Ne oldu adam, bu telaşın ne?
- Ne olacak, sefer tası yok!
-Nasıl yok!
- Yav yok işte!
Biz gülüyoruz kahkahalarla.
Göher hanım, arkadaşlar gülmeyin, benim içim yanıyor içim!
---
- Sen şimdi git, çöpe bir bak. Sefer tası duruyor mu?
Az sonra eşi arıyor.
Çöpü toplamışlar, çöp bidonları boş.
-Vah vaah! Gitti canım kuzu kavurması. Sefer tasını da yeni almıştım.
Hangisine yanayım. Sefer tasına mı, kavurmaya mı!
Gülmemek mümkün mü!
Adamacağızın adı kaldı sefer tası.
Şu an bile hatırlamıyorum, adı neydi!