Ansızın
İnsan bazen, ansızın bir duraksar. Düşünür. Durgunlaşır. Sonra birden duygusallaşır. İşte o an hissettiklerini bir şekilde dışarıya yansıtmak ister. Her insan farklı bir şekilde yansıtır bu duygusal karışımını. Kimi ağlayarak, kimi bağırarak, kimi öfkelenerek, kimi uyuyarak, kimi şarkı söyleyerek, kimi enstrüman aleti çalarak, kimi yazarak, kimi de sadece öyle köşesine çekilip kendi halinde kalarak.
Sanırım ben, bu duygusal karmaşamın üstesinden yazı yazarak geliyorum. Size de oluyor mu bilmiyorum? Hani bir anda hayatta sizi yoran olay veya durum karmaşasının ortasında kalmış, sıkışmış ve nefes alamıyor gibi.. İnanır mısınız bana bu aralar çok oluyor. Ne yapacağımı, nasıl ilerleyeceğimi bilmeden divane gibi ordan oraya savruluyor gibiyim. En sevdiği oyuncağını elinden alınmış ya da en sevdiği dondurması yere düşmüş çocuk gibiyim desem iyi bir teşbih olur sanırım.
Şuan bu satırları eski Türk Sanat müzikleri eşliğinde yazıyorum. Ah, öylesine güzel ki nostaljiye dair olan her şey. Eski Türk Sanat müziklerini dinledikçe, insan âdeta mutluluk hormonu ile kucaklaşıyor. İşte bu âhenk ile yazdıkça huzur buluyorum sanki. İçimde ki tüm kavgalardan sıyrılıyor gibiyim.
Ve ansızın aklıma Özdemir Asaf’ın bir şiiri düşüyor. O şiirde o kadar çok kendimi buluyorum ki..Yazımı okuyan değerli okurlarım da belki kendilerini benim gibi bu şiirde bulurlar..
Der ki Özdemir Asaf;
Ben pırıl pırıl bir gemiydim eskiden.
İnanırdım saadetli yolculuklara.
Adalar var zannederdim güneşli, mavi, dertsiz.
Bütün hızımla koşardım dalgalara.
O zaman beni görseydiniz.
Ben pırıl pırıl bir gemiydim eskiden.
Beni o zaman görseydiniz
Siz de gelirdiniz peşimden.
Ama simdi şu aksam saatinde
Son liman kendim, bu döndüğüm,
Bilmiş, bulmuş, anlamış.
Hatırımda, bir vakitler güldüğüm.
Yoluna can serdiğim o kaçış.
Simdi, şu aksam saatinde
Dönüyorum görmüş, geçirmiş, atlatmış,
Gözlerin doymayan sahilinde.