Merzifon’un diplomalı aktarlarından Adnan Yıldırım kış aylarına ve soğuk havalarda korunmanın yollarına değinirken şunlara değindi, Kış aylarının gelmesiyle birlikte doğal olarak aktarlara rağbet artıyor velakin bu sadece aktarları kapsayan bir durum değil hastanelerde ana baba günü andırıyor. Doğal olarak insanların kış ayı ile birlikte bağışıklık sistemleri zayıfladığı için hasta olabiliyorlar. Bundan dolayı asırladır kullanımda olan bitkileri ada çayı, ıhlamur gibi bitkileri kullanmaya devam ediyorlar. Bununla birlikte özellikle insanlara arı sütü, bal, polen dediğimiz propolis gibi özel bağışıklık kuvvetlendiricileri tavsiye ediyoruz. Kış ayı boyunca en küvetli dayanak noktamız propolis diyebilirim. Çünkü doğal bir antibiyotiktir. Tamamen arılar tarafından üretilir. Hiç bir yan etkisi yoktur. Uygun dozajlarda kullanıldığı zamanda etkili bir gıda takviyesidir ifadesine yer verdi.
Çocukların antibiyotik kullanımına karşı alternatif aktarlarda ne olabilir?
Yıldırım şöyle devam etti: “Şu anda en basitinden aile hekimine başvurulduğunda bile reçeteye antibiyotik reçete etmeden sizi göndermiyor. bu güne kadar 270 in üzerinde antibiyotik çeşidi üretilmiş. Özellikle çocuklarda basit bir antibiyotiğin yazılan reçetesine bakıldığında yan etkileri konusunda birçok yazı kaleme alındığını görüyoruz. Çocuklarda bu yan etkiler daha belirgin. Nerdeyse bir yaş altındaki çocuklar bile antibiyotik kullanır duruma gelmiş vaziyette. Çocukların sağlıklı büyüyebilmesinin en iyi yolu propolis tükettirmek. propolisin isim babası aristotoles bundan asırlar önce şehrin kurucusu manasında isim vermiş. Bedeni gerçekten bir şehir’e benzetirsek bedenimizin en büyük koruyucularından birisi ve bir yaş üzeri propolisi gönül rahatlığı ile kullanabilir. Bize uygun dozajları sorarlarsa insanları bu konuda bilgilendiriyoruz. Propolisi kullandıkları zaman insanlarımız hem kendilerinin hem de çocuklarının hayatlarından propolisi çıkarabilirler” şeklinde konuştu.
Kışın vazgeçilmez içeceklerinden birisinin ıhlamur olduğunu dillendiren Yıldırım sözlerini şöyle sürdürdü; “Kış denildiği zaman her kes bunu bilir çocukluğumuzda sobanın veya tüpün üzerinde ıhlamur kaynardı. Kış ve soğuk denildiğinde hepimizin aklına ilk gelen zencefil ve ıhlamurdur. Ihlamur bizim buralarda yaprağıyla birlikte çiçeği tüketiliyor. Bir miktar kısık ateşte 20 veya 25 dakika kaynaması gerekir kısık ateşte. Çünkü hafif bir kırmızımsı rengin oluşabilmesi için bu gerekli. Solunum yolu enfeksiyonlarında bal, zencefil, ıhlamur gibi gıda takviyesi her zaman iyi gelir. Ihlamur seçiminde ağaçların kırda veya şehir merkezinde olması çok şey ifade etmiyor ama illaki tercih yapılacaksa şifalı bitki dediğimiz noktada şehir merkezlerine uzak özellikle kömür gazları, egzoz gazlardan çıkan gazlardan solumayan bitkilerin tercih edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunları soluyan bitkiler kendi içlerinde bunları hapsetmiyor sonuçta kimyasal tepkimeyle oksijen olarak dünyaya geri salıyor. Ihlamur ağacı hem bunu yaparken hem de bizi soğuk algınlığına karşı koruyor. Özellikle ıhlamur ağaçlarının şehir merkezlerinden uzak olanlarından toplanılması tavsiye ediliyor. Ticari olaraktan kullanılanlar genellikle böyle. Kendi bahçemizde toplanılanlar ayrı. Sadece ihraç ürünlerden kaçınmak lazım ama ıhlamurun ihraç ürünü şu an piyasada yok" dedi
