SAT... SAT... SAAATTIM!
Maliyetine...
Bizler, dayanışmayı yardımlaşmayı seven, acıyı paylaşmayı, çaresizi bağrımıza basmayı, teselli vermeyi iyi bilen, asil Türk milletiyiz. Yarım ekmeğimiz varsa, ortadan ikiye böler veririz, zor durumda kalana. Belki biz aç kalırız ama darda kalanı sevindirmenin mutluluğu, doyurur bizi...
Altı çocuklu, kıt kanaat geçinen bir maden işçisinin çocukları olmamıza rağmen; okulda bize verilen Kızılay zarflarına para koymadan yollamazdı, annem- babam. Altı okullu çocuk, altı Kızılay zarfı dile kolay. Eğer zarfları getirdiğimizde ay sonuysa, para bitmişse; annem komşudan borç alır, zarflarımıza yerleştirirdi. "Aman yavrularım, o paraları düşürmen ha, götürüp öğretmeninize teslim edin. O paralar; Devletimiz'in darda kalana yardım eli uzatan kuruluşuna gidecek. Başımıza büyük bir felaket gelirse, deprem olursa, aç- açıkta kalanlara verilecek, unutman e mi diyerek, tembihlerdi" bizi. Biz de götürür öğretmenimize teslim ederdik. Bağış yapmanın mutluluğu içinde; büyük işler başarmış gibi, sınavdan yüksek not almış gibi, hoplaya zıplaya gelirdik eve. Bizim gibi milyonlarca aile, Kızılay'a yardım ederdi ve etmeye de devam ediyor. Çünkü Kızılay darda kalana elini uzatan, bir yardım kuruluşudur...
Son yaşanan deprem felaketindeki çadır rezaletine, akıl sır erecek gibi değil. Nasıl olur da, halkın parasıyla alınan çadırlar, halka satılabilir! Aklımı kaçırmak üzereyim. Mantık aramaya çalışıyorum, bulamıyorum. "O kadar da olmaz, satmamışlardır" diye düşünmeye başlamıştım ki; Kızılay başkanı; "maliyetine sattık, gelirinden yeni üretim yapılması için" diyerek itirafta bulundu. Oysa ben, kendimi satmadıklarına neredeyse ikna etmek üzereydim. Annemin bize sıkı sıkı tembihlediği; "darda kalana elini uzatan yardım kuruluşudur," dediği yardım kuruluşu, çadırları maliyetine satmış. Umarım annem duymamıştır. Duyduysa, kahrından ölür anacığım.
"Özürü kabahatinden beter" derler ya hani; tam da öyle bir durumla karşı karşıyayız. Peki bu çadırların maliyetini halk karşılamadı mı, kimin çadırını kime satıyorsun? Bu durum hangi akla, hangi mantığa, hangi ahlaka, hangi dine, hangi vicdana sığar! Biz orman kampında, ya da sahil kenarında, keyif yapalım diye çadır istemiyoruz. Evlerimiz başımıza yıkıldı, evlerimiz! Evsiz barksız kaldık, aç-açıkta kaldık, Devletmiz'in yardım kuruluşu olan kızılay bunun için vardır. Satış yapılsın, kâr elde edilsin, birilerine rant kapısı olsun diye değil.
Kızılay bir ticaret hane değildir. Maliyet, kâr- zarar hesabı, ticaret hanelerde yapılır. Açık artırmaya çıkarsaydınız oldu olacak. Yok mu artıran! Sat...sat... saattım! Mülteciye beleş, yandaşa peşkeş, öz evlada maliyetine satış. Multeciye; "gel yarum kucağıma," bu vatanın öz evladı depremzedelere, ağız dolusu azar; "hepisini dağıtın, indirin şunları, hadi bakalım hadi!.."