reklam
reklam
42,4518 %0.08
49,1083 %-0.05
5.675,19 % 0,71
87.028,53 %-0.224
Amasya
Açık
11°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

“Öğretmenlik—Bir Katılım Sanatı”

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Geleneksel anlayışta öğretmen, çoğu zaman bilginin kaynağı olarak görülür. Tahtanın önünde duran, elinde kalemiyle anlatan, kitapları takip eden ve öğrencilerden bu bilgileri doğru biçimde tekrar etmelerini bekleyen bir figür. Ancak eğitim sadece bilgi aktarmaktan ibaret olsaydı, makineler çoktan bu görevi devralırdı. Oysa öğretmenlik, yalnızca bilmekle değil, birlikte anlam kurmakla, birlikte yol almakla ilgilidir.

 

Modern eğitim anlayışının da işaret ettiği gibi; öğretmen, artık sınıfın merkezinde duran değil, sürecin bir parçası olan, öğrencilerle birlikte öğrenen, birlikte düşünen bir katılımcıdır. Öğretmen, kendi içindeki en iyiyi anlamaya çalışan, kendi yaratıcılığını ve üretme potansiyelini canlı tutan ve bunu öğrencileriyle paylaşarak çoğaltan bir rehberdir.

 

Bu bakış açısında öğretmenin görevi, çocuklara hazır bilgi sunmak değil; onların içindeki yaratıcılığı, hayal gücünü, merakı ve ifade gücünü açığa çıkarmak olur. Çünkü her çocuk, bir evrendir. Kendi içinde keşfedilmeyi bekleyen bir düşünce dünyası, bir imgelemi ve çok yönlü bir potansiyeli barındırır. Öğretmenin esas rolü, bu dünyaya bir yolculuk başlatmaktır.

 

Öğretmen; yargılayan değil, dinleyen... yönlendiren değil, birlikte keşfeden... hazır kalıpları ezberleten değil, özgün düşünceleri cesaretlendiren bir figür haline gelir. Öğrencileri yaptıkları işler üzerine düşünmeye, konuşmaya, birbirleriyle paylaşmaya teşvik eder. Çünkü her düşünce, sadece bireysel bir üretim değil, aynı zamanda toplumsal bir değer taşır.

 

Örneğin bir çocuğun yaptığı bir resim, sadece çizgilerden ibaret değildir. O çizim, onun dünyaya bakışını, iç dünyasındaki renkleri, duygularını ve hayal ettiklerini yansıtır. Ya da bir öğrencinin kurduğu bir cümle, onun düşünce biçimini, gözlem yeteneğini ve kendini ifade edebilme becerisini ortaya koyar. Öğretmen, bu ifadeleri yalnızca "notlandırmak" için değil, üzerine düşünmek, onu anlamak ve gerekirse birlikte yeniden şekillendirmek için dikkate alır.

 

Bu anlayış, öğrenmeyi sadece bireysel bir gelişim süreci olmaktan çıkarır. Öğrencinin ortaya koyduğu her üretim, zamanla sınıfın bir parçası olur. Daha sonra okulun, ardından da toplumun. İşte bu yüzden öğretmen, sadece sınıf içinde değil, bir topluluk içinde paylaşılabilir bir üretim sürecine katkı sağlar. Çünkü her yaratıcı eylem, paylaşılmaya değer bir deneyimdir.

 

Öğretmen, çocuğun yanında bulunarak, onunla düşünerek ve hissederek, aslında kendi öğrenme sürecini de sürdürür. Bu yüzden öğretmenlik bir "tek yönlü verme işi" değil, sürekli yeniden öğrenme, yeniden üretme ve yeniden anlama pratiğidir.

 

Her yeni gün, her yeni çocuk, öğretmene yeni bir pencere açar. Bazen bir çocuğun sorduğu basit bir soru, öğretmenin yıllardır sorgulamadığı bir konuyu tekrar düşünmesine yol açabilir. Bazen bir çizim ya da bir hikâye, öğretmenin kendi yaratıcılığını yeniden keşfetmesine vesile olabilir.

 

Bu bağlamda öğretmenlik; sadece bir meslek değil, bir yaşam biçimidir. Öğretmen, her gün biraz daha büyür, dönüşür ve derinleşir. Tıpkı öğrenciler gibi. Çünkü öğrenme, karşılıklı bir ilişkidir. Sadece bilgi değil, duygu da paylaşılır bu ilişkide; sadece mantık değil, sezgi de konuşur; sadece bireyler değil, bir bütün olarak toplum da bu ilişkiden etkilenir.

 

Öğretmen, öğrenciye sadece geleceği için rehberlik etmez. Aynı zamanda onun "bugününe" eşlik eder. Onun düşüncelerinin, duygularının, hayallerinin ve üretimlerinin burada ve şimdi değerli olduğunu hissettirir. Ve en önemlisi, çocuğa "Senin dünyaya söyleyecek sözün var" diyebilmenin yollarını arar.

 

Bu nedenle öğretmenlik, bir otorite değil, bir katılım sanatıdır. Sınıf, bir yarış alanı değil; birlikte üretmenin, birlikte düşünmenin, birlikte dönüşmenin mümkün olduğu bir atölyedir. Ve öğretmen, o atölyede sadece bir rehber değil, aynı zamanda bir katılımcıdır. Öğrenen, dönüşen, ilham alan ve ilham veren bir katılımcı.

 

Çünkü iyi bir öğretmen, yalnızca öğreten değil; her şeyden önce birlikte öğrenendir.

 

“Geleceği şekillendiren, yüreğiyle yol gösteren tüm öğretmenlerimizin ve annelerimizin, babalarımızın hatta teyzelerimizin de 24 Kasım Öğretmenler Günü kutlu olsun.” Tabi benim de…

 

Emekleriniz asla unutulmayacak.

 

Sevgilerle.

Ayşe Can

Takip etmeyi unutmayın!

E-mail: [email protected]

Web Sitesi: https://birazayse.blogspot.com

Sosyal Medya: @biraz_ayse (Ayşe Can)

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *