
“İki Çocuk, İki Dünya, Aynı Acı”
Filistinli Bir Çocuğun Gözünden –
“Ben Buradayım”
Bugün yine sirenle uyandım.
Uyanabildim ya, demek hâlâ buradayım.
Sokağımız yok artık. Oyuncaklarım da.
Bir kere çok sevdiklerim gömülünce toprağa, oyuncakların yokluğu önemsizleşiyor.
Annem eskisi gibi gülmüyor.
Babam sustu, çok uzun zamandır.
Kardeşim en çok ekmek istedi, bulamadım.
Sonra ağlamayı bıraktı.
Sanki büyüdü birden, ama sadece sessizleşti.
Ben ise hâlâ küçüğüm.
Korkuyorum.
Bazen çok soğuk oluyor içim, sanki orası da yıkılmış gibi.
Saklanırken dua ediyorum bir de nefes almaya…
Ben kimseye zarar vermedim.
Ben sadece yaşamak istedim.
Bir salıncağım olsun, gökyüzü mavi kalsın ve annem “korkma” desin istedim.
Ama hepimiz sustuk.
Burada herkes sessiz.
Çünkü artık sesimiz bile duyulmuyor sanıyoruz.
Ama biri duysun istiyorum.
Benim gibi… bir çocuk mesela.
Uzakta, güvenli bir yerde, belki o ses olur bizim yerimize.
Uzakta Bir Çocuğun Gözünden –
“Televizyonda izledim seni.”
Binaların yıkıldığını, insanların ağladığını gördüm.
Senin gibi bir çocuk yerde yatıyordu, üstü tozluydu.
Ona ne oldu, kimse söylemedi.
Babam kanal değiştirdi.
Annem “çocuk izlemesin böyle şeyler” dedi.
Ama ben çoktan izlemiştim.
Sanki kalbimin ışıkları sönmüş gibiydi.
Okula gittim, arkadaşlarım güldü.
Ben gülmedim.
Aklım sende kaldı.
Çünkü senin oynayamadığın yerde, ben nasıl oyun oynayacağımı bilemedim.
Gece yatağımda düşündüm:
Sen açken, benim tok olmam ne kadar doğru?
Sen korkarken, ben nasıl güvende hissedebilirim?
Ben savaşı bilmiyorum.
Ama seni hissedebiliyorum.
Çünkü çocuk olmak aynı şey…
Nerede doğduğumuzu seçemesek de hissettiklerimiz birbirine benziyor.
Keşke sana mektup yollayabilsem.
“Ben buradayım.” diyebilsem.
Seni unutmuyorum.
Susmuyorum.
Çünkü senin sesin kesildiğinde, belki benim sesim bir şeyleri değiştirebilir.
İki çocuk.
Biri enkaz altında, biri güvenli bir evde.
Ama ikisi de aynı soruyu soruyor içinden:
“Bu dünyada neden bazı çocuklar bu kadar yalnız kalıyor?”
Savaş, sadece silahların ve bombaların değil, insanlığın da yıkımıdır.
Ve savaşın en ağır yükünü çocuklar taşır — en savunmasız, en suçsuz olanlar.
Küçük yaşta dünyanın adaletsizliğini öğrenmek zorunda kalan bir çocuğun ruhunda derin izler kalır.
Güven duygusu, insanlara olan inancı, umutla kurduğu gelecek hayalleri… hepsi birer birer eksilir.
Biz yetişkinler olarak hangi tarafta durduğumuzu, çocuklara ne gösterdiğimizi, neyi normalleştirdiğimizi yeniden düşünmeliyiz.
Dünyanın adil bir yer olduğunu mu söyleyeceğiz, yoksa bazı hayatların daha az değerli olduğunu mu?
Sevgilerle.
Ayşe Can
Takip etmeyi unutmayın!
E-mail: [email protected]
Web Sitesi: https://birazayse.blogspot.com
Sosyal Medya: @biraz_ayse (Ayşe Can)