
“Aynı Kitap, Farklı Dünyalar”
Kitap okumanın büyüsü nedir, hiç düşündünüz mü?
Sayfalar arasında dolaşan cümlelerin hepimize aynı şekilde hitap ettiğini mi sanıyoruz?
“Dünyada aynı kitabı okumuş olan iki insan yoktur.” diyor edebiyat eleştirmeni Edmund Wilson.
İlk duyduğunuzda şaşırtıcı gelebilir bu söz. Neticede kitap aynı, sayfalar aynı, yazar aynı…
Peki nasıl olur da iki insan aynı kitabı okumamış gibi olur?
Bu cümlenin cevabı, aslında insanın dünyayı algılayış biçiminde gizlidir. Her birey, kendi birikimiyle, yaşanmışlıklarıyla, duygusal yükleriyle bakar hayata. Bir kitabı okurken sadece yazarın kelimeleriyle değil, kendi iç sesimizle de konuşuruz. Satır aralarına kendi korkularımızı, umutlarımızı, özlemlerimizi yerleştiririz.
Kitap evrenseldir belki, ama okur kişiseldir.
“Kitaplar Aynı, Biz Farklıyız”
Bir romanda bir karakterin suskunluğu, bir okur için derin bir anlam taşırken, başka biri o suskunluğu fark bile etmeyebilir. Aynı paragraf, birini ağlatabilirken, başka birine sıradan gelebilir. Çünkü herkes kendi penceresinden bakar dünyaya ve o pencerenin manzarası herkes için farklıdır.
Bir çocuk, Küçük Prens’i okuduğunda gezegenler arasında eğlenceli bir yolculuk görürken; bir yetişkin, kaybedilmiş masumiyetin ve büyümenin hüznünü hisseder.
Bir öğrenci, 1984’ü baskıcı bir sistemin resmi olarak görür; bir başkası ise kendi hayatında sorgulamadığı otorite ilişkilerini keşfeder.
Bu yüzden bazı kitapları tekrar tekrar okuruz. Çünkü biz değiştikçe kitap da değişir.
Her Okuma Bir Yorumu Doğurur
Geçen haftaki yazımda da değinmiştim: Babam, aynı kişi hakkında iki farklı kitap okumamı ve kendi doğrumu bulmamı istemişti. O an fark etmemiştim ama aslında bana şunu öğretiyordu:
“Okudukların kadar, onları nasıl okuduğun da önemlidir.”
Bu bakış açısı bize şunu da hatırlatır: İnsanları anlamanın yolu, sadece onların ne okuduğunu değil, nasıl okuduğunu da görebilmekten geçer. Empati, burada devreye girer. Herkesin aynı cümleye başka bir gözle bakabileceğini kabullenmek, bizi hem daha iyi bir okur hem de daha anlayışlı bir insan yapar.
Bu durum, eğitimde de çok önemli bir yere sahip. Sınıfta aynı dersi dinleyen, aynı metni okuyan öğrenciler, o bilgiyi aynı şekilde anlamazlar. Bu farkı görmek, öğretirken de öğrenirken de çok kıymetlidir.
Başkalarının Dünyasına Açılan Pencereler
Her kitap, bize yeni bir dünyanın kapısını açar ama asıl değerli olan, bu kapıdan geçerken kendi iç dünyamızda neyin değiştiğidir. Belki bu yüzden bir kitabı bir başkasıyla konuşmak, bazen bizden çok onun dünyasını anlamamıza yardımcı olur. Çünkü aynı satırları okumuş olsak bile, gözümüzün değdiği yerler farklıdır.
Bu farklılık bir eksiklik değil, zenginliktir. Fikir ayrılıklarını düşmanlık değil, derinlik olarak görmeye başladığımızda hem daha çok öğrenir hem daha çok öğretebiliriz.
Bir öğretmen olarak, öğrencilerimize sadece bilgi değil, anlamayı ve yorumlamayı da öğretmeliyiz. Her kitapta tek bir "doğru cevap" aramak yerine, her öğrencinin o kitaba kendi dünyasını katmasına izin vermeliyiz.
Çünkü biz öğretmenler, ebeveynler ve yetişkinler olarak unutmamalıyız ki:
“Her çocuk aynı kitabı okur ama farklı bir dünya kurar.”
Ve belki de eğitimin en kıymetli tarafı, bu dünyaları keşfetmelerine rehberlik edebilmektir.
Sevgilerle.
Ayşe Can
Takip etmeyi unutmayın!
E-mail: [email protected]
Web Sitesi: https://birazayse.blogspot.com
Sosyal Medya: @biraz_ayse (Ayşe Can)