BEYAZ ATLI PRENS VE KRAL
MASAL
Zaman zaman içinde, kalbur saman içinde. İğne deliğinden urgan, iplik içinden yorgan geçer iken. Ben çocuğumun kucağında dörtnala koşar iken, karınca ile dev sarmaş dolaş yaşar iken...
Çok çok uzak diyarlarda, güzellerden güzel cennet gibi bir ülke varmış. Başka ülkelerin gözü hep bu cennet ülkedeymiş. Toprakları öyle bereketliymiş ki; taşı eksen buğday çıkarmış. Gani gani meyve sebze yetişirmiş. Dağları ormanları dillere destanmış. Ovasına yaylasına paha biçilmezmiş. Dereleri, ırmakları, denizleri akılmaz güzellikteymiş. O yüzden başka ülkeler bu bereketli toprakları almak için savaş açarmış. Gözlerine kestirdikleri yeleri alırlarmış...
Derken efendim; bu cennet ülkeye, Beyaz Atlı Prens gelmiş. Ülkenin başına talih kuşu konmuş adeta. Bu Prens öyle bir Prens'miş ki; ülkesinde gözü olan düşmanlara göz açtırmamış. Kaybedilen her karış toprağı bir bir geri almış. ülkesinde gözü olan düşmanları, bin bir zorlukla, savaşa savaşa kovalamış. Korkudan bir daha ülkeye düşman yaklaşamamış. Ülkeye fabrikalar kurmuş, gence yaşlıya iş imkanları sağlamış, çiftçilere ekip biçme imkanı sağlamış, okullar açmış. Yediden yetmişe okuma yazma seferberliği ilan etmiş ülkede. Anayasa ile bütün insanların haklarını korumaya almış, ülkeye eşitlik ve adalet getirmiş. Kadınlara seçme ve seçilme hakkı vermiş. Ülkeye tam anlamıyla özgürlük getirmiş. Tek istediği halkın özgürce yaşamasıymış. Cennet ülkenin halkı özgürce ve korkusuzca yaşayıp gitmişler. Başka ülkeler bile bu Beyaz Atlı Prens'i örnek almaya ve büyük saygı duymaya başlamışlar. Beyaz Atlı Prens, savaştan savaşa koştuğundan, amansız bir hastalığa yakalanmış ve genç yaşta hayata gözlerini yummuş. Bütün ülke yasa boğulmuş...
Beyaz Atlı Prens öldükten sonra; nedendir binmez, bu cennet ülkenin insanlarının çoğu, uyku hastalığına yakalanmış. Tembellik miskinlik, uyuşukluk, vurdumduymazlık çökmüş üstlerine. Yarı uykulu halde kendilerine bir Kral seçmişler.
Masal bu ya; cennet ülkede her geçen gün hırsızlar, yalancılar, gözü doymazlar, ahlaksızlar türemeye başlamış. Kral; bunu fırsat bilerek; yalancıları hırsızları, aç gözlüleri yanına yardımcı almış. Dürüst olanları, yanlışı görenlerin bazılarını parmaklıklar ardına tıkmış. Bazılarını da azarlayarak, tehdit ederek susturmuş. Meydan onlara kalmış ve hep birlikte ülkeyi talan etmeye başlamışlar. Öyle paralar kazanmışlar ki; katırlar bile taşıyamamış kazandıkları paraları...
Kral; Beyaz Atlı Prens'in kurduğu fabrikaları birer birer satmış. Cennet ülkenin önemli kurumlarını özelleştirmiş, para karşılığında yabancılara satmış. Ülkede üretim durma noktasına gelmiş, üretmeden tüketen ülke haline gelmiş cennet ülke. Yiyeceğini içeceğini yabancı ülkelerden almaya başlamış. Yabancı ülkelerden borç para almış ve bu borçları halkın sırtına yüklemiş. Halk bu yükü taşıymaz hale gelmiş. İki büklüm olmuşlar, kamburları çıkmış, neredeyse burunları yere değmek üzere gelmiş...
Kral istediği gibi yiyip içip, keyif sürmeye devam etmiş. Aradan yıllar geçmiş, ülkede hastalık yayılmış. Kral'ın umurunda bile olmamış. Ölen ölmüş, kalan kalmış. Hastalığın ardından, inanılmaz pahalılık huzur etmiş. Kral yine oralı olmamış. Ülkede öyle bir boş vermişlik ve ahlaksızlık hakim olmuş ki; hiç kimse yaptığı işi düzgün yapmıyormuş. Herkes sadece para kazanmanın peşindeymiş. Bu yüzden ülkede doğal afetler, felakete dönüşmüş. Toplu ölümler yaşanmış. Kral her yaşanan felakete "kader" diyormuş. Uyku hastalığına yakalanan insanlar da bu "bizim kaderimiz" deyip; gerçek suçluları görmüyorlarmış. Ellerini açıp Kral için dua ediyorlarmış. Uyanık olan ve yanlışı gören insanlara da Kral; durmadan hakaret ediyormuş. Ağzına ne gelirse sayıyormuş. Uyku hastalığına yakalananlar; Kral hakaret ettikçe, "Kral'ım senden büyük Kral yok" diyerek, alkışlıyorlarmış. Bunu gören Kral, şımardıkça şımarıyormuş. Böylece yıllar yıllar geçmiş. Ülke insanları pahalılık yüzünden açlık ve sefaletle boğuşmaya başlamışlar. Uyanık olanların psikolojisi iyice bozulmuş. Uyku hastalığına yakalananları uyandırmak için her çareye baş vurmuşlar ama bir çare bulamamışlar. Tek çareleri, bir an önce bu insanların uykudan uyanması ve gerçekleri görmesiymiş...