TEKNOLOJİK ÇAĞA AYAK UYDURDUK
Çocukluk yıllarını düşünürken aklıma hep gelir taze süt, bal, peynir her gün tüketirdik, günlük taze yumurta yerdik. Analarımızın yoğurduğu hamurla tandır ekmeği yerdik kısacası her şey organikti.
İnsanoğlunun yaşamı da artık teknolojik çağa ayak uydurmaya başladı, artan iş gücü ayakta beslenmeye kadar gitti nere ise, çünkü teknolojinin gelişmesi, bize en çok hızlı olmayı öğretti. Birçok alanda hızlı olmanın faydasını bizzat gördük. Ama yemek yerken hızlı olmak fayda yerine hastalık getirdi.
Tüketmek, başka bir şeyi üreten için kullanılır. Bu, gıdada düşünüldüğünde et ve süt üreten canlılar anlaşılabilir. Tüketin, süt ya da et üretin gibi. Ancak insan, şifa niyetine yiyebilir ya da
beslenebilir.
Görüldüğü gibi beslenmeyi oluşturan gıdalar, aileyi oluşturan faktörlerin başında yer almaktadır. Aile, hazır gıdalara ve ayaküstü atıştırmalara ne kadar eğilim gösterirse sağlık sorunları o düzeyde artar.
Özellikle ilköğretim ve lise gibi gelişim çağındaki çocuklar için, beslenmenin büyük önem taşıdığını bilmemiz gerekir.
Çünkü uzmanlar, ailede başlayan ayaküstü beslenme de diyebileceğimiz yeniçağın bu yeni yemek kültürü neticesinde, yüksek kalorili ve düşük vitaminli yiyeceklerin hayatımıza girdiğini ve onarılmaz sağlık sorunlarını da beraberinde getirdiğini belirtiyorlar.
Her bulduğunu bulduğu yerde tüketmeyi alışkanlık haline getiren genç nesil, yavaş yavaş tükeniyor. Çocuklar ve gençler tarafından sürekli bir seçim haline gelen fast food tarzı beslenme, şişmanlığın ve kronik rahatsızlıkların başta gelen sebebini oluşturuyor. Bu hastalıklar daha genç yaşta insanların tükenmesine ve farklı farklı sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Yapılan araştırmalar her on çocuktan ikisinin obezite hastalığına yakalandığı yapılan araştırmalarda ortaya çıkıyor. Nitekim bu oran da geçmiş yıllara nazaran her geçen gün artıyor. Çocukluk çağında tercih edilen bu tarz beslenme şekilleri, ilerleyen yaşlarda şeker hastalığı, uykusuzluk, tansiyon, bağışıklık sistemi bozuklukları ve kolay kemik kırılması gibi birçok hastalığın davetcisi oluyor.
Fast food sektörünün hedef kitlesinin çocuklar olması nedeniyle reklamlar da onları etkileyici tarzlarda oluyor. Zihinleri ve bedenleri güçlendirdiği iddiaları ile kanalları süsleyen fast food tarzı yiyecekler, çocuklara özel mönüler ile ailelerin ve çocukların zihinlerine sürekli etki altın alarak yaparak, kendini kolayca kabul ettiriyor. Ne yazık ki önerilen yiyecekler arasında portakala, üzüme, domatese, elmaya ya da fasulyeye yani kısacası yararlı yiyeceklere denk gelemiyoruz.
Bu sağlıksız, gelişimleri olumsuz etkileyen kültürü yıkıp yerine, düzenli beslenme alışkanlığının getirileceği yer ailelerdir. Bu alışkanlığın tesisi için ailelere büyük görevler düşüyor. Çocukların güne güzel bir kahvaltı ile başlamaları ve bunun bir alışkanlık haline getirilmesi ilk ve en önemli adım. Kahvaltı alışkanlığı edinen çocukların kendileri ile barışık ve daha dikkatli oldukları, çok nadir hastalandıkları, buna bağlı olarak da okula devam oranlarının diğerlerinden daha fazla olduğunu yapılan araştırmalar ortaya koyuyor.
Öte yandan eğitim yuvası olan okullarımızda, sağlıklı beslenmeye uygun gıdaların satılmasını sağlayan, sağlıklarını olumsuz yönde etkileyecek besinlerin satılmasını önleyen kapsamlı bir kantin yönetmeliği ise henüz hazırlanmış değil. Bu nedenle bu konunun da üzerinde durulması gerekiyor.
Bu nedenle anne babaların çocuklarının sağlığı için dikkatli olmaları, onların anlık mutlulukları için zararlı yiyecekler tüketmelerine engel olmaları gerekiyor.