GELENEKLERİMİZE NE KADAR SADIK KALDIK?
İçinde yaşadığımız toplumsal yapının normlarından birisi de hiç kuşkusuz geleneklerimizdir. Kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze kadar gelmiş, tecrübeye dayalı bir kültür mirasının ürünü olan geleneğin unsuru, genellikle sübjektiftir. Aynı zamanda tarihin süzgecinden geçmiş, toplumların tekrarlarla doğruluğunu test ederek, sosyal yaşamda yer edinmesine fırsat verdiği inanç ve değerler manzumesidir gelenekler. Bunların birçoğu yazılı iken, bir kısmı da yazıya geçmediği halde yer yer toplumumuzda kabul görerek uygulanan ve kural halini almış davranış kalıpları olarak da karşımıza çıkarlar.
Geleneklerini gittikçe kaybeden bir toplum olmaya başladık. Biz böyle miydik eskiden hayır aile büyüklerinin başında dedelerimiz baba annelerimiz, amcalarımız, halalarımız hepimiz bir avlunun içine sığar yemeklerimizi yedikten sonra da yatacağımız odalarımıza çekilirdik.
Sabah kaşkan aile büyükleri ev işlerine bakar çalışanlar işlerine diğerleri de ev işlerine bakarlar kazanılan para eve gelir aile reisine verilir oda toplanan parayı ailesi için harcardı.
Evlerde bereket vardı zenginlik vardı, huzur vardı.
Zamanla aile reisinin ölmesi sonucu dağılmalar başladı, insanlar köylerini satıp şehirlere yerleşmeye başladılar, asgari ücretli bir işe girerek sefil bir hayata merhaba dediler, köyünde soluduğu o temiz havanın yerini şehirlerde ki kirli hava almaya başladı etine, sütüne taze yumurtasına hasret kaldılar ve birde sanki onları köylerinden birileri kovmuş gibi özlem duymaya şehirlerdeki köy kahvaltısı yazan yerlere özlem duymaya başladılar.
Köyde kalan kimse varsa onlara sitem başladı baba toprağımızı ekiyorsun bir peynir bile göndermiyorsun sitemleri çoğaldı, kardeşler arasında küskünlükler başladı. Menfaat ve çıkar ilişkileri nifak tohumlarını içlerine kadar düşürdüler.
Ama bir gerçek vardır ki evin temel direği baba idi, ne zaman ki baba öldü işte o ailenin temel direği yıkıldı bunun farkına bile varamadılar, böylece sevgi ve saygıda yok olmaya başladı.
Aynı olayı canlı olarak yaşayan insanlar üzülseler bile hatalı olmalarına rağmen haklı gibi ölümlü dünyada kalp kırmaya devam etmeleri ise anlaşılır gibi değil.
Şimdi bazı kişilerin yeniden köylere dönme hazırlığı içinde olduklarını görüyoruz, ama bazı şeyleri unuttukları yine belli, o evdekiler sabah ezanı ile kalkıp hayvanlara yemmi verecekler, tarlaya gidip çapa yapabilecekler mi, akşam dizisini seyretmeden saat 12 de yatıp sabah 5 de kalkabilecekler mi, şehir hayatından kopup tekrar köy hayatına dönebilecekler mi bunu önce düşünmeleri gerekir eğer bunları yaparız diyorlar işte o zaman hayata yeniden merhaba diyecekleri kesi doğal ortamda yaşayarak ciğerlerinde kirli havayı atıp temiz hava ile yer değiştirmelerinin keyfini yaşayacakları kesin dilerim yeni yaşantı tüm insanlarımıza mutluluk getirir inşallah...