ADAM GİBİ ADAM OLMAK
Gel gelelim kucağa sığmayan dağa, tenden başka tuvala görünmem diyen renge, başımız ağrıyınca yuttuğumuz akdoğanlara, kulağa teker izi yapmış kürsü ahşabından yapılma çöp arabalarına… Mesela temize çekemediğimiz karalamalarımıza, ipe sapa gelmeyen sanatsız naralara bakalım ve sara nöbeti geçiren gariban okyanuslara … Daha daha; dikiş ipiyle çeki halatını izah eden mantığa, çivi arayan kırat nallarına ve artık torunları cenahından tırnaklarına ceylan resmi çizilen yaşlı aslanlara… Ah bir konuşabilsem, diyen aynaya, sabahlık giymiş gecekondu bacasına, sayıklayan ‘pungara’…
Meşhur vesika!.. Ömür!..
Sadece el yazması değil, dil yazması, beş duyu değil sonsuz duyunun yazması bir vesika… Bunların hepsine gel de bak, diyor. Sağ elinden düşen ne varsa, temiz doğmuş kirli yaşamış… Hayatın avuçları ter mendili gibi… İhtiyar anne, insan kiri yıkadıkça kirlenen cinsten. Dereyi boynuna kolye diye dolasan ne çare? Bunca teni ter mi kirletti yoksa, La Cumparsita’nın tozlarımı bilmem… Bildiğim sakalla mendil ayrı ayrı şeylerdi.
Yetim çubuğu kısa olur…
Biri yeniden cesareti tarif etse keşke!.. Cesaret kadar eski ve alim olan kim kaldıysa!.. Bu meleke en çok tarih yetimine, fetih ritminde ayakları su toplamış şiire, türküye, maniye yakışsa da artık kümbet göbeğini kol sarmaz oldu. Mektup yazsan adresi yok, ulak yollasan kaftanı… Kalem açacağı pozunda oturan yeni hakikat bu!.. Yaşayanlar, yaşayanların simsarları ve buruşanlar… Kalk git dese biri, bu ifadeler bu atları kandırmaz dese ve keşke ben yalancı olsam sen hakikat. Yok işte!.. Sivilcesini saklayan delikanlı mı olur? Türünü kaybetmiş Tomo!.. Şimdi ne yapsın?
Ağlamayan yok, haritalar büyüklüğünde mendiller, eyvahlar büyüklüğünde anne, tarih, dil…
Irağımız tam, yakınımız ham!..
Öyleyse, doldur gece yarısı çayını!.. Dağ uykuda, dere kuyuda… Ayı beklemek yine bize düştü. Hala üşüyecek bir avuç sokulmadı mağaralarıma. Gece dün gecede beklemekte, güneş dünkü, beyaz koyunun beyaz kuzusunu aradığı saatlerde.
Kollarını kaldırdığında iki minareli kubbe olan baş neredesin?
Filmdeki kurdu vurmak zor… Hiç neşem olmadı bu yüzden… Bu yüzden hiç yalanda söylemedim… Neşelerinin bedeli olarak yalan söylemedim diyenlere selam olsun… Beyaz tuvala beyaz resim çizen ressam sana da!..
Dedim ya, insanlar asalarından kısa… Sıkışık otobüste dervişliğini unutan kişi benim yazılarımı okumasın…
Anlaşılmamış geçmişten gelecek çıkmadı işte. Dilde, kimlikte ahlak ve irfanda yiğit olmak lazım. Kendine uzak olmak kendinde kendinden başkasını yaşamak demek… Böğüren horoz, geğiren hizmetkâr, geviş getiren merkep… Bazıları yaşamakta kaldı, bazıları benzemekte… Benzediklerimiz kadar yiğit kalamadık… Dedim ya; ağaca benzersen kuşun çok olur. Ceylana benzersen okun. İnsana benzemek lazım. Adam gibi adam olmak. Ne Hızır’ın taklacı kuşu ne hınzırın bekçi baykuşu…