reklam
reklam
38,5704 %0.32
43,6615 %0.24
4.006,08 % 0,05
97.018,11 %0.586
AMASYA
00:00:00
İmsak vaktine kalan
Amasya
Parçalı az bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

ADAM GİBİ ADAM OLMAK

YAYINLAMA:

Gel gelelim kucağa sığmayan dağa, tenden başka tuvala görünmem diyen renge, başımız ağrıyınca yuttuğumuz akdoğanlara, kulağa teker izi yapmış kürsü ahşabından yapılma çöp arabalarına… Mesela temize çekemediğimiz karalamalarımıza, ipe sapa gelmeyen sanatsız naralara bakalım ve sara nöbeti geçiren gariban okyanuslara … Daha daha; dikiş ipiyle çeki halatını izah eden mantığa, çivi arayan kırat nallarına ve artık torunları cenahından tırnaklarına ceylan resmi çizilen yaşlı aslanlara… Ah bir konuşabilsem, diyen aynaya, sabahlık giymiş gecekondu bacasına, sayıklayan ‘pungara’…

Meşhur vesika!.. Ömür!..

Sadece el yazması değil, dil yazması, beş duyu değil sonsuz duyunun yazması bir vesika…  Bunların hepsine gel de bak, diyor.  Sağ elinden düşen ne varsa, temiz doğmuş kirli yaşamış… Hayatın avuçları ter mendili gibi… İhtiyar anne, insan kiri yıkadıkça kirlenen cinsten. Dereyi boynuna kolye diye dolasan ne çare? Bunca teni ter mi kirletti yoksa, La Cumparsita’nın tozlarımı bilmem… Bildiğim sakalla mendil ayrı ayrı şeylerdi.

Yetim çubuğu kısa olur…

Biri yeniden cesareti tarif etse keşke!.. Cesaret kadar eski ve alim olan kim kaldıysa!.. Bu meleke en çok tarih yetimine, fetih ritminde ayakları su toplamış şiire, türküye, maniye yakışsa da artık kümbet göbeğini kol sarmaz oldu. Mektup yazsan adresi yok, ulak yollasan kaftanı… Kalem açacağı pozunda oturan yeni hakikat bu!..  Yaşayanlar, yaşayanların simsarları ve buruşanlar…  Kalk git dese biri, bu ifadeler bu atları kandırmaz dese ve keşke ben yalancı olsam sen hakikat. Yok işte!..  Sivilcesini saklayan delikanlı mı olur? Türünü kaybetmiş Tomo!.. Şimdi ne yapsın?

Ağlamayan yok, haritalar büyüklüğünde mendiller, eyvahlar büyüklüğünde anne, tarih, dil…

Irağımız tam, yakınımız ham!..

Öyleyse, doldur gece yarısı çayını!.. Dağ uykuda, dere kuyuda… Ayı beklemek yine bize düştü. Hala üşüyecek bir avuç sokulmadı mağaralarıma. Gece dün gecede beklemekte, güneş dünkü, beyaz koyunun beyaz kuzusunu aradığı saatlerde.

Kollarını kaldırdığında iki minareli kubbe olan baş neredesin?

Filmdeki kurdu vurmak zor… Hiç neşem olmadı bu yüzden… Bu yüzden hiç yalanda söylemedim… Neşelerinin bedeli olarak yalan söylemedim diyenlere selam olsun…  Beyaz tuvala beyaz resim çizen ressam sana da!..

Dedim ya, insanlar asalarından kısa… Sıkışık otobüste dervişliğini unutan kişi benim yazılarımı okumasın…

Anlaşılmamış geçmişten gelecek çıkmadı işte. Dilde, kimlikte ahlak ve irfanda yiğit olmak lazım. Kendine uzak olmak kendinde kendinden başkasını yaşamak demek… Böğüren horoz, geğiren hizmetkâr, geviş getiren merkep… Bazıları yaşamakta kaldı, bazıları benzemekte… Benzediklerimiz kadar yiğit kalamadık… Dedim ya; ağaca benzersen kuşun çok olur. Ceylana benzersen okun. İnsana benzemek lazım.  Adam gibi adam olmak. Ne Hızır’ın taklacı kuşu ne hınzırın bekçi baykuşu…

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *