BİZİM KUŞAK
Bizim kuşak gençlikte olsun orta yaşlılıkta olsun pek tatil yapma fırsatını yakalamış bir nesil değildir. Oysaki hiç olmazsa 10 gün kafa dinlemek için en yakın yere gidip doğayla baş başa kalma şansını yakalamak ve hayatımıza gerçekten çok değer katacaktır.
Bizim kuşağın genel anlayışı, gençliğinde bazı istemlerini erteleyerek çalışmak, kendine ve çocuklarına daha iyi bir yaşamın alt yapısını yapmak en önemli göreviydi. İnanıyorum ki bu kuşak anne – babalarının sosyal güvenliği, çocuklarının ise bir teminatıydı. Mutlaka farklı olanlar vardır. Ancak gözlemim o ki geneli böyleydi.
Yıllar o kadar hızlı geçiyor ki, bir bakmışız dünya sağlık örgütünün de yaşlı sınırı olarak kabul ettiği 65 yaşını aşmış gitmişiz.
Doktorlarımız yaşlılığı fizyolojik, ruhsal ve sosyolojik bir yetersizliğin başladığı bir dönem olarak tanımlıyor.
Şimdi ben kendime bakıyorum, kimseye muhtaç olmadan kendi kendime yetebiliyorum. Fiziksel bir sorunum yok. Çalışmak istek ve heyecanımı kaybetmedim. Gazete ve dergilerde yayınlanan makalelerim var. Dört gazetede köşe yazılarım yayınlanıyor. Toplumun ve yaşamın tam içindeyim. İnanıyorum ki benim durumumda olan 65 yaşını geçmiş çok kişi vardır. Bu durumum yaşlılık tanımına pek uymuyor diye düşünüyorum.
Ancak 50 yaşında olupta yaşlılık tanımına uyanlarında olduğunu görüyorum. Önemli bir sağlık sorunu olmamakla birlikte ruhsal açıdan sürekli olumsuz görüntü içindeler. Her konuda negatif olmak ve yaşama hep karamsar yaklaşmakta, bence önemli yaşlılık göstergesidir. Koşullar ne kadar olumsuz olsa da umut hep olmalıdır. Yaşamın inişli çıkışlı olduğunu peşinen kabul etmek gerekir. Bazen kötü zamanlar olması muhtemeldir. Bu tür engellerin bir cezalandırma olmayıp, güzel sürprizlerinde olumsuzlukların habercisi gibi görüp yaşamı karartmanın anlamı yok diye düşünüyorum.
Sonuç olarak, önemli bir sağlık sorunu dışında yaşlılık, ruh ve beyindedir. O nedenle yaşama sürekli pozitif ve umutla bakmak, rakamları fazla önemsemeyip yaşamın içinden kopmamak gerektiğini düşünüyorum. Sağlık ve umutla kalın.