İNSANLAR VARSA UMUTTA VARDIR
Doğa hayvanlarının Şehire inmelerinin beni çok etkilemesiyle sizlerinde bildiğiniz gibi düşüncelerimizi bir daha muhabbetle hatırlatmak ve paylaşılmasının kafalarımızdaki karmaşayı biraz sakinleştirebileceğinin, biraz daha sadeleştirebileceğinin fikriyle bir makale yazayım istedimb
Doğada her yer işgal edildi. İnsanlar cep doldurma hırsıyla doğayı umursamadılar, betonlarla kuşattılar, kirlettiler, yağmurlar, karlar yeterince yağmaz oldu. Kaynaklar kurudu, dereler kayboldu, çaylar da sular şırıl şırıl akıyor artık. Çağlamaz oldu. Göller çekildi yatağı kayboldu. Irmaklar da taşlar sayılır oldu. Yosunlar günyüzüne çıktı. Balıklar kayboldu. Pınarlar akmıyor tarihe karıştı çeşmeler yalaklar, Yeraltı kaynaklarımız, artezyenler son başvurularımız artık. Onlarında azalması ilerde neye malolur tezahür bile etmek istemiyorum. Otlar bitkiler çiçeklerin yenileri çıkmaz oldu. Ağaçların çeşitliliği azaldı, yabani meyvalara rastlanamaz oldu. Yaban hayvanları doyamadılar, aç kaldılar, şehire iniyorlar, insanların çöp artıklarını konteynırlardan arıyorlar, korkusuzca doymaya çalışıyorlar. Evimizdeki Bahçelerimize de girmeleri yakındır. Dün sabah Saat sabah beşte karanlıktı yola çıkmıştık. Kapı önlerimizde biri büyük iki küçük tilkiler dolaşıyorlardı. Aracın ışığından sağa sola kaçıştılar. Sabah sabah hüzünlendik. İnsanı başıboş bırakırsan toplumsal sosyal yaşam kurallarına çoğunluk uymaz. Fırsatları ganimet bilir. Vahşice para hırsıyla her şeyi mübah görmeye başlar. Doğayı katleder Betonlaşmaya yönelir. Tetbirsiz masrafsız sanayileşme, havayı, suyu, toprağı kirletirler. Zehiri apaçık akıtmaya salmaya başlarlar. Öbürü yapıyor diye diğerleri de yapmaya başlar. Hukuktan çekinmeyenler kafalarına göre feodal yaşama yönelirler. Doğanın nimetleri ve güzellikleri çalanın çırpanın elinde kalır. Bir süre sonra çoğunluk bu gidişata uyum sağlar. Hatta benimser. Bu vahşiliği normal olarak görmeye başlar. Vahşi sulamalarla tarlaları kireçlendirerek zehirli ilaçlar kullanarak tüm canlıları acımasız bir hırsla öldürmelerinin önü hep açık olur.
Meyve ve sebzeleri tahılları yemleri hayvanları gedolamalarının serbestliği içinde doğallığın ve tabiatın varlıkları hızlı bir şekilde kötü zararlı değişime uğratılır. Kişisel menfaatler Toplumsal menfaatların önüne çoktan geçmiş olur. Vicdanlar zayıflar. Ahlakın adı kalır. Ne doğanın, nede insanların tabiliği artık hayal gibi tarihlerde konuşulur olur. Kanunların, Hukukun her vatandaşa eşit işlemesiyle Yürütmenin disipline alınmasıyla Başarılı ülkelerin Bilim eğitim sistemlerinin Türkiyemiz’de uygulanabilir duruma getirilmesiyle yeniden umutlar yeşerebilecektir. Henüz hiçbir şey bitmiş batmış değildir.
Herşeyimizin alt yapısı var durumundadır. Çocuklarımız geleceklerinden kaygı duymayacakları, Hayaller kurabilecekleri ortamlar hep birlikte istememizle yeniden oluşabilecektir. Önce Vatan, Önce doğamız, Önce üretim ve çalışmamız. Kırmadan dökmeden incitmeden, Yardım ve paylaşımcı anlayış ve anenelerimizle, Üst düzey bilince erişerek ve empatiyi yapabilme yetisine sahip olarak. En kısa sürede herşeylerin yetiştiği ülkemizde kendine yetebilirlik durumuna yeniden kavuşmamız olanaklıdır. Olabilirdir bir kısmıyla on yıllardır oturmuş hazır hatalı üretimimizle yeni değişim ve dönüşümler yaparak bize özel yetiştiremeyen veya yetişmeyen ürünlerimizi diğer ülkelere hazırlayabiliriz, satabiliriz. Doğal ve tabii üretimlerimizi, kaliteli durumuyla diğer coğrafyalara ihraç edebiliriz. Öncelikle köyden şehre göçün engellenmesi için ve tüm topraklarımızın ekilip biçilecek duruma getirilmesi için üretim maliyetlerinin hiç olmazsa üreticilerimize düşürülmesiyle durdurulabilecektir. Ürünün kalitesine göre iç ve dış piyasada pazarlanabilirliğinin denetim altına alınmasıyla fiyat denetiminin kontrol edilmesiyle her kesimin doyması mümkün olabilecektir. Örneğin küçücük Hollanda’nın peyniriyle markalaşması, zenginleşmesi gibi, İnsanlarının gelir düzeylerinin yükselmesi gibi, bizlerinde bu coğrafya ve doğasal zenginliğimizde yarım ada ülkemizin deniz ve güneş turizmiyle üretim çeşitliliğinin olması. Doğru yerlere harcamayla lüks ve müsriflikten kaçılarak madenlerden ziyade tarımsal hayvansal sanayisel teknolojik kaliteli üretimlerle. Kısa sürede borçlarını ödeyen özgür ve hür Demokratik Laik bir ülke haline gelmemiz asla hayal değildir. Öncesinde olduğu gibi. Bunlar yaşanmıştır. Tekrar kendine yetebilen bir ülke olmamız elbette mümkündür. Hayal olmayacaktır. Hakk var İnsanlar varsa umutta vardır. GÜNÜNÜZ AYDIN OLSUN.