Gelecek Partisi Merzifon İlçe Başkanı Hacı Bekir Kurt, yaptığı basın açıklamasında, “Partilerinin ya da şirketlerinin, misyon ya da ideolojilerinin zarar-ziyan görmemesi adına, oluşan kusur, aksak ve yapılan hataların, işlenen suç ve cürümlerin görmezden gelinip, hatta gizlenip, üzerinin örtülerek kapatılma gayreti aslında bir değersizleşmenin, çürümenin ve kokuşmanın zeminini oluşturduğu, yani sonun başlangıcı olduğu hep sarfı nazar edilir memleketimizde” dedi.
Başkan Kurt, açıklamasının devamında; “Bu yozlaşma, önce değerlerin terki, kitlesel, toplumsal, kültürel, ananevi, imanî ve cet retti ile başlar. Değerlerle bir arada toplayamadıkları ya da tutamadıkları insanları kutuplaştırma, ötekileştirme ve düşmanlaştırma ile konsolide etmeye çalışmaları nasıl bir kötülüktür değil mi? Kullandıkları ya da sahip oldukları, var oluşlarına vesile saydıkları, tüm toplumu kuşatıcı, kucaklayıcı millet ya da halkı saran, birleştirici ve yapıştırıcı kutsallar olmasına rağmen bunu menfi olarak kullanmaları ve bunda da kısmen başarılı olmaları ne kadar hazin. Düşünsenize siyaset halk için yapılması, Hak adına yapılması tüm ve bütün için yapılması gerekirken, mutlu ama, küçük azınlıklar için yapılıyor olması ne acı ve can acıtıcı. Barış dini İslam'ı düşmanlaştırma için kullanmak, milletin bir parçası olan ancak itikat farklılığı olan bir kitleyi yok saymak, onları turizm şirketlerinin de dahil olduğu kültür bakanlığına bağlamak, binlerce yıldır birlikte yaşadığımız insanlarını ihmal etmek, birlikte kurduğumuz devletin düşmanı gibi görmek- göstermek, dışardan getirdiğin milyonlarca kaçak- göçmen insanı kendi halkına tercih etmek, ortak ve hatta üstün kılmak nasıl bir haldir. Halkının istiklal ve istikbalini kendi ikbaline mahkum kılmak nasıl bir kal ve ahvaldir, akıllara zarar doğrusu?
Yapılan yanlış ekonomik teknik ve tercihler ile halkının alım gücünü bitirmek, onları yapacağın yardımlara muhtaç etmek, sağladığı hiper enflasyonla büyük şehirleri Türksüzleştirmek (özellikle İstanbul), geçilmeyen yollar, kullanılmayan tüneller, hava alanları ve hekimsiz hastaneler, hakimsiz mahkemeler ve adliyeler yapmak kime hizmet sorusunu akıllara getirmektedir? Hayır kurum ve derneklerin tüm imkanlarını yandaşa, banka kredileri, vergi indirim ve muafiyetini hala pervasızca birilerine kullandırmak, fakirden alıp zengine veren bir kur garantisi, müşteri, hasta garanti garabetleri ile kandırmak, On Yıldır Müdürlük, Genel Müdürlük Ve Bakan Atamalarına Doğu Karadenizli Şartmış Gibi Atamak, nasıl siyasi bir kurgudur? Devletin tüm kılcallarına siyasi sirayet, üretmeyen- tüketen bir toplum, tarımı bitiren, toprağı betonla kapatan, işlenen siyasi cinayetleri görmeyen, suça polis, savcı, hakim bulaştıran, olayı çözmeyen ve hatta neredeyse kollayan bir anlayış nasıl bir hicaptır?
Yalan doğurgandır, her söylenen yalan yeni bir yalana gebedir. Bu biline biline sıkışıldığında defaatle gaz ve petrol bulma, beleş hayaller satma, savaş tamtamları çalma, halkın müreffeh yaşatma ideali yerine hamaset ve husumet edebiyatı yapma ve buna inanan kitleler bulmak nasıl bir psikolojidir hayret?
Tükenmiş bir ekonomi, tüm fabrikaları satılmış, tersane ve limanları el değiştirmiş, yargısı ve adaleti bitmiş, ürettiğini başkalarına sattığı için sevinen bir tarım anlayışı ama, savaşan iki devletten buğday satın alan, şeker pancarı üretimini ABD hatırına bitirip onlardan nişasta bazlı şeker satın alan, yolsuzluk, hukuksuzluk ve uyuşturucu ticareti ile anılan bir hükümet olan ama, hala yerli, hala milli ve milliyetçi imiş gibi mavallar -masallar okumak ve dinlemek te.
Oluşan ya da yaşanan sorunların, sorulan gensoruların açık yüreklilikle yanıtlanması (ret edilen muhalefet teklifleri bir millilik- yerlilik ve samimiyet testidir), konuşulması, hukuk çerçevesinde görülmesi ve adaletle Hak adına çözülmesi; aidiyet duygusunu güçlendirip, güven ve huzur ortamı sağlayacağı muhakkak iken bunun atfı nazar edilmemesi de bir o kadar ilginç, şerh olsun” ifadelerini kullandı.