Merzifon’da aktarlık yapan Herbalist Adnan Yıldırım, günde bir kez acı biber yenilmesi gerektiğini ifade ederek, acı biberin grip ve soğuk algınlığının belirtilerini azaltmada etkili olduğunu söyledi.
Acı biberin damarların içerisindeki plakların temizlediğini ve kalbe iyi geldiğini de ifade eden Merzifon’da aktarlık yapan Herbalist Adnan Yıldırım, “Acı biber, dünyanın her köşesinde ve her iklim koşulunda yetişebilen bir sebzedir. Yemeklerin içine tat verilmesi, iştah açması için çeşitli baharatlar ilave edilir. Bu baharatlar yemeklere hem lezzet kazandırır hem de yemeğin daha iştahlı yenilmesine yardım eder. Sadece baharatlar değil, yemeğin yanında hazırlanan salatalar da yemeklerin daha da iştahla tüketilmesine katkıda bulunur. Salatalarla birlikte acı biber, turşu gibi çeşitli yiyecekler de bol bol tüketilir. Özellikle acı biberler kimi yemeklerin içine ilave edilirken kimi yemeklerin yanında salatalara doğranır. Ülkemizde genellikle Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde acı biber bolca yetiştirilir ve hemen hemen her yemeğin içine eklenir yada yanında yenir. Bu bölgelerde isot adı ile kullanılır. Pek çok yemeği tatlandıran bu sebze, özellikle kalsiyum, potasyum ve vitaminler açısından oldukça zengindir. Acı biber, damarların içerisindeki plakları temizler ve kalbe iyi gelir. Kalbin ihtiyacı olan besin maddelerini içinde barındıran acı biber, vücut sıcaklığını arttırır ve kanı incelterek dolaşımı hızlandırır. Ayrıca kan hücrelerine yapışan toksinleri de temizler” dedi.
Kırmızı acı biberlerin likopen maddesini içermesi sebebiyle hücreleri koruduğunu da belirten Yıldırım, acı biberin faydaları ile ilgili şu açıklamayı yaptı:
Antioksidan özelliği vardır ve birçok hastalığı önlemeye yardım eder. Prostat kanseri gibi kanserli hücrelerin yayılmasını engeller. Kansere yakalanma riskini azaltır. Anemi yani kansızlık rahatsızlığı olan kişiler bolca bu biberlerden tüketmelidir. Acı olan bu biberler yiyeceklerdeki demir emilimini arttırır ve vücuda demir alınmasına yardım eder. B6 vitamini ve magnezyum içermesi sebebiyle uykusuzluğa iyi gelir. Uykusuzluk sorunu olan kişiler bolca acı biber tüketmelidir. Kolesterolü düşürücü etki yapar. Kolesterol seviyesini dengeye getirir. Beyin için de faydalıdır. Unutkanlığı önler ve hafızayı güçlendirir. Depresyona da fayda sağlar. Ruhsal sağlığa iyi gelir. Hipertansiyonu da düşürücü etkisi vardır. Dolaşım sistemine fayda sağlar. Yaşlanma karşıtıdır, erken yaşlanmayı önler. Acı biber kolay kilo verilmesine yani zayıflamaya da fayda sağlar. Metabolizmayı hızlandırır. Kan kanseri yani lösemi hücrelerinin yayılmasını engeller. Birçok kanser türünü önleyici etkisi vardır. Kalp için de oldukça faydalıdır. Acı biber kalp dostudur. Kalp hastalıklarının engellenmesine yardım eder. Kalp krizi riskini de azaltır. Kan basıncını düzenler. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Kabızlığı önler ve sindirim sistemini rahatlatır. Akciğerlere de fayda sağlar. Akciğer kanserini önleyici etki yapar. Soğuk algınlığı, grip gibi hastalıkların önlenmesine yardım eder.
Tek bir biber bütün gün ihtiyacınız olan betakarotenin tamamını ve C vitaminin içerir. Vücudun direncini artırır, grip ve soğuk algınlığının belirtilerini azaltmada etkili olur.
Kırmızı bibere acısını veren şey ‘capsaicin’ adlı bileşiktir. Acı biberi ısırdığınızda ağzı yakan bir ısı hissedersiniz, ama bu acı ters gelse de sinirleri yumuşatabilir. Yenildiğinde capsaicin beyinde endorfin salgılanmasını sağlar, endorfinin ise morfine benzer ağrı kesici etkisi vardır.
Yapılan bazı araştırmalar acı biberin trigliseritleri düşürmeye, kötü kolesterolü azaltmaya yardımcı olduğunu göstermiştir.
Acı biber içerdiği C vitamini ve beta-karoten ve antioksidanlarla vücudun kansere ve kalp hastalıklarına yakalanma riskini azaltır. Acı biber dolaşımı hızlandırır. Bu da kalp krizi ya da felce karşı koruma sağlar.
Kırmızı acı biberin midedeki mikropları özellikle helikobakter piloriyi öldürdüğü ve mide ülseri gelişimini engellediği belirlenmiştir.
Acı biber metabozlimayı hızlandırıp, zayıflatabilir.
Balgam söktürücü işlevleri vardır; kronik bronşit ile anfizemi hafifletir; solunum zorluklarını giderir.
Tüm biberler mide asidini arttırarak, sindirim salgılarını çoğaltır. İştahı açar ve sindirimi kolaylaştırır.
İçerdiği lif oranıyla tüm biberler kabızlığa iyi gelir. Bütün bu önemli etkilerinden faydalanmak için her gün biber yenmeli.
Acı biber aşırı miktarda tüketildiğinde hemoroidi ya da var olan ülseri azdırabilir. Fakat genel kanının tersine acı yemek mide rahatsızlıklarına veya ülsere neden olmaz veya sağlıklı bir mideye zarar vermez.
Halk arasında isot (ısı otu), ilmî çevrelerde ise ‘capsicum anitum’ adıyla bilinen kırmızı acı biber, sevilerek tüketilen ve kültürü yapılan bir bitkidir. Bu bitkinin anavatanının Meksika olduğu söylenmektedir. Azteklerin yedi bin yıl öncesine ait yazılı belgelerinde, bu bitkiden söz edilmesi, bu görüşü desteklemektedir. Kırmızı acı biber Avrupa’ya 15. yüzyılın sonlarında gelmiş, 16. yüzyılda ise kıta ülkelerine ve Osmanlı topraklarına yayılmıştır. Kırmızı biberi en çok tüketen ülkelerden olan Hindistan’a ise, bu bitki 17. yüzyılda Portekizliler tarafından ulaştırılmıştır. Hint ve Meksika mutfağında çok sık kullanılan kırmızı acı biber, ülkemizde en fazla Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yetiştirilmekte ve tüketilmektedir. Kırmızı bibere acılığını veren maddenin ne olduğu her zaman merak konusu olmuştur. 1816 yılında P.A. Bucholtz, bibere acılık veren maddenin organik çözücüler aracılığı ile ayırt edilebileceğini söylemiştir. L.T. Tresh, 1846 yılında acı veren maddenin kristal yapısında olduğunu tespit ederek, adını “capsaicin-kapsaisin” koymuştur. E. Hogyes, 1878 yılında acı hissi veren bu maddeyi biberden ayırt etmeyi başarmış ve kapsaisinin ağız ve mide salgılarını artırdığını keşfetmiştir. 1930 yılında, E. Spath ve E. S. Darling, lâboratuvarda kapsaisini sentezlemeyi başarmışlardır. Kapsaisinin sentetik şekli civamid olarak adlandırılmaktadır. Kapsaisin, bilinen en acı maddelerden biridir. On yedi milyonda birlik çözeltisi bile, insanda acı hissi uyandırır. Kimyevî açıdan çok güçlü bir alkaloid olan kapsaisin, soğuğa ve sıcağa karşı dayanıklıdır; biberin pişirilmesi veya dondurulması sırasında aktivitesini kaybetmez.
Acı biberin aşırı miktarda alınmasının da zararlı olduğuna dikkat çeken Herbalist Yıldırım açıklamasının devamında; “Ancak öldürücü tesirinin ortaya çıkması, çok yüksek miktarda alınmasına bağlıdır. Bir kişinin tüketebileceği biber miktarı, toksik tesirin çok çok altındadır. Kapsaisinin tahriş edici özelliğinden yararlanılarak hazırlanan bazı spreyler, çeşitli ülkelerde sokak hayvanları ve park hayvanlarını insanlardan uzaklaştırmakta kullanılmaktadır. Kapsaisinin tahriş hususiyetinin midede herhangi bir hastalığa (özellikle kansere) yol açıp açmadığı, kırmızı acı biberin en çok tüketildiği ülkelerden biri olan Meksika’da araştırılmıştır. Meksika Milli Halk Sağlığı Enstitüsü’nden Lopez Carrillo, 234 mide kanserli hastayı, 468 sağlıklı kişi ile karşılaştırarak kırmızı acı biber tüketimi ile mide kanserine yakalanma arasında bir bağlantının olmadığı neticesine ulaşmıştır. Kapsaisinin tesir mekanizması, sinir liflerinde iletimin engellenmesidir. İnsan vücuduna dağılmış sinir uçları, çevreden aldıkları uyarıları merkezi sinir sistemine iletirler. Uyarının merkezi sinir sistemine taşınmasında rol alan maddelerden biri “P maddesi” isimli moleküldür. Kapsaisin bu maddeye bağlanabilen kimyevî bir maddedir. Bağlanmayla oluşan P maddesi-kapsaisin kompleksi, mesajların sinirler üzerinde iletilmesine mâni olur.
Kapsaisinin yapısının ve tesir mekanizmasının anlaşılmasından sonra, bu madde ile ilgili çalışmalar giderek artmıştır. The Nutrition Reporter dergisinde yayımlanan bir makaleye göre, 1990-1995 yılları arasında kapsaisin ile ilgili olarak bin üç yüzden fazla makale yayımlanmıştır. Kapsaisinin % 0,025 ve % 0,075’lik kremleri, çeşitli ülkelerde ruhsatlı olarak kullanıma girmiştir. Kapsaisin klinikte daha çok ağrılı hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır. 13 klinik çalışmanın sonuçları, kapsaisinin, diyabetik nöropati, osteoartrit, herpes sonrası nevralji, sedef hastalığı ve çeşitli ameliyatlar sonrası görülen ağrılı durumlarda tesirli olduğunu göstermiştir. Kapsaisinin yüzeydeki tesiri, baş ağrılarının tedavisinde kullanılması ümidini ortaya çıkarmıştır. İlk denemeler, kapsaisinin sentetik formu olan civamid’in burun spreyleri şeklinde kullanılmasının migren hastalığının bir çeşidi olan küme baş ağrısının tedavisinde faydalı olduğunu göstermiştir. Kapsaisinin alerjik linitte kullanılıp kullanılamayacağını araştıran Çinli araştırmacıların ilk sonuçları olumludur. Kapsaisin preparatlarının potansiyel kullanım alanlarından biri de nörojenik mesane hastalıklarıdır. Nörojenik mesane hastalıkları, idrar kesesi ile sinir sistemi arasındaki sağlıklı iletişimin bozulmasından kaynaklanır. Daha çok omurilik yaralanmaları sonucunda ortaya çıkan bu hastalıklarda sık idrara gitme, tuvalete yetişememe ve idrar kaçırma gibi belirtiler görülür. Kapsaisin, bu hastalık grubu içerisindeki spastik mesane hastalığının tedavisinde olumlu neticeler vermiştir. Bu bozuklukta, mesaneden merkezî sinir sistemine, mesane sürekli doluymuş gibi uyarılar gider. Merkezi sinir sistemi de mesane kasının kasılarak mesaneyi boşaltması yolunda uyarılar gönderir. Mesanenin dolu olduğu mesajını ihtiva eden uyaranların oluşmasında P maddesi önemli rol oynar. P maddesi ile kompleks oluşturan kapsaisinin doğrudan mesane içerisine çözelti şeklinde verilerek bu hastalığın tedavisinde kullanılıp kullanılamayacağı araştırılmaktadır. Bu konuda yapılan araştırmaların özet sonuçlarına bakıldığında, kapsaisinin, nörojenik mesaneli hastaların tedavisinde faydalı ve ümit verici olabileceği görülecektir” dedi.