“De ki: O, Allah birdir. Allah sameddir (ihtiyaçların giderilmesi için kendisine başvurulandır). O, doğurmamış ve doğmamıştır. Onun hiçbir dengi yoktur.” (İhlâs Suresi)
Tevhidin (Allah’ın zatında, sıfatlarında, mabud oluşunda bir ve tek olduğunu zihin ve kalp yoluyla kabul etme anlayışının) zıddı olan şirk yani Allah’a ortak koşmak “Allah’ın zatında, sıfatlarında, fiillerinde veya O’na ibadet edilmesinde ortağı, dengi yahut benzerinin bulunduğuna inanma” anlamına gelmektedir. (bkz: Tdv İslam Ansiklopedisi “şirk” maddesi)
Kur’ân-ı Kerim’de şirk kavramı aynı kökten türeyen isim ve fiillerle birçok ayette geçmektedir. “Cenab-ı Hakk’ın ulûhiyetine ortak tanıma” anlamındaki şirkin muhtevası Kur’an’da “küf’/küfüv” (denk, benzer), “misl” (eş, benzer), “velî/vâlî” (dost, efendi), “nid” (özünde benzeri), “şefî‘” (şefaatçi) ve “şehîd” (yardımcı, lehte şahitlik yapan) kelimeleriyle ifade edilmiştir. (bkz: Tdv İslam Ansiklopedisi “şirk” maddesi)
Bu ön bilgilerden hareketle Allahtan gayrısının Allah gibi itibar görmesi demek olan şirk, elbette Allah tarafından kabul edilemez bir suç yahut günah olarak ele alınmaktadır.
Allah Kur’an’da birçok ayette kendisinin mutlak güç ve otorite sahibi olduğunu, sığınılacak ve bağışlayacak olanın sadece kendisi olduğunu vurgular. Verdiği bilgiler ışığında kendisini nasıl tanıttıysa ve nasıl istediyse öyle iman edilmesini bekler.
“Bil ki Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Hem kendinin, hem de inanmış erkek ve kadınların günahlarının bağışlanmasını dile! Allah gezip dolaştığınız yeri de, içinde kalacağınız yeri de bilir.” (Muhammed: 19)
Allah şu ayetlerde kendisi hakkında detaylı bilgi verir:
“Allah kendisinden başka hiçbir ilah olmayandır. Diridir, kayyumdur (her şeyin varlığı O’na bağlı ve dayalıdır). Onu ne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey onundur. İzni olmaksızın onun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, kulların önlerindekileri ve arkalarındakileri (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir. Onlar onun ilminden, kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. Onun kürsüsü bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. (O, göklere, yere, bütün evrene hükmetmektedir.) Gökleri ve yeri koruyup gözetmek ona güç gelmez. O, yücedir, büyüktür.” (Bakara. 255)
“O, kendisinden başka hiçbir ilah olmayan Allah'tır. Gaybı da, görünen âlemi de bilendir. O, Rahman'dır, Rahîm'dir. O, kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayan Allah'tır. O, mülkün gerçek sahibi, kutsal (her türlü eksiklikten uzak), barış ve esenliğin kaynağı, güvenlik veren, gözetip koruyan, mutlak güç sahibi, düzeltip ıslah eden ve dilediğini yaptıran ve büyüklükte eşsiz olan Allah'tır. Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır. O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah'tır. Güzel isimler O'nundur. Göklerdeki ve yerdeki her şey O'nu tesbih eder. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Haşr: 22-24)
Sadece bu iki sureden örnek olarak verdiğimiz ayetlerden bile Allah’ın tek ve yegâne ilah oluşu konusunda Kur’an’ın çok ciddi ifadelerle konunun üzerinde durduğu görülmektedir.
Buna rağmen insanlar yaratıcılarının mutlak varlığı ve kudreti konusunda yanılgıya düşebilmekte ve Allah indinde büyük ve korkunç bir suç olan şirk günahını işleyebilmektedirler.
İnsanlar başta ulûhiyet konusunda şirk koşarak Allah’a ilâhlığında ortak var sayarlar. İşin boyutunu O’ndan başka bir varlıktan gerçekleştirilmesi yaratılmışın gücünü aşan bir şey istemeye kadar vardırırlar. Bu tür şirk, “(Rabbimiz) Ancak sana kulluk eder ve ancak senden yardım dileriz” ayetinin yanı sıra (Fatiha: 5), İhlâs ve Kâfirûn sureleriyle menedilmiştir.
Şirkin bir diğer şekli ise rububiyyette şirk diyebileceğimiz bir durumdur. Allah’a rabliğinde ortak tanımak, sıfat ve fiillerinde başka bir müdebbirin (kâinatı düzenleyenin) varlığını kabul etmektir. “De ki: Allah’tan başka tanrı saydığınız şeylere el açıp istekte bulunun. Onların göklerde de yerde de zerre kadar bir şeye sahip olmadıklarını göreceksiniz. Evet, onların buralarda hiçbir ortaklığı olmadığı gibi Allah’ın da bunlardan oluşan herhangi bir yardımcısı yoktur” mealindeki ayette (Sebe’:22) bu şirk ifade edilmektedir.
Bu tür şirk anlayışına karşı Allah akli bir delille insanı tek ve yegâne ilah olan kendisine iman etmeye davet eder.
“Eğer yerde ve gökte Allah'tan başka ilahlar olsaydı kesinlikle ikisinin de düzeni bozulurdu. Demek ki, Arş'ın Rabbi Allah onların nitelemelerinden uzaktır, yücedir.”
Allah kendisine ilahlıkta da rububiyette de ortak koşulmamasını ısrarla insanlara öğütler.
“Allah'a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.” (Nisa: 36)
“De ki: "Göklerin ve yerin yaratıcısı olan, beslediği halde beslenmeye ihtiyacı olmayan Allah'tan başkasını mı dost edineceğim.” De ki: “Bana, (Allah'a) teslim olanların ilki olmam emredildi ve sakın Allah'a ortak koşanlardan olma (denildi).” (En’am: 14)
“Yine bana şöyle emredildi: "Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dine çevir. Sakın Allah'a ortak koşanlardan olma. Allah'ı bırakıp da sana ne fayda ve ne de zarar verebilecek olan şeylere yalvarma. Eğer böyle yaparsan, şüphesiz ki sen zalimlerden olursun.” (Yunus: 105- 106) Ve daha nice ayette Allah kullarını kendisine şirk koşmaktan men eder.
Allah’a kulluk eden müminlerin de müşriklere karşı gerekli tavrı koymasını ister:
“De ki: “Ey Kâfirler! Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk etmem. Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz. Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk edecek değilim. Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim de banadır.” (Kafirun Suresi)
Bütün verilen bilgiler, ortaya konan deliller, ileri sürülen beyyinelere rağmen insan hala aciz, zavallı, yaratılmış, zaman ve mekâna bağlı halini dikkate almadan Allah’ın hakkı olan tek ve yegâne ilah oluşu gerçeğine aykırı şirk anlayışını ileri sürebiliyor ve bu itikadında ısrarcı olabiliyorsa büyük bir zulme imza atıyor demektir.
“Hani Lokman oğluna öğüt vererek şöyle demişti: "Yavrum! Allah'a ortak koşma! Çünkü ortak koşmak elbette büyük bir zulümdür.” (Lokman: 13)
O halde şirk inancını benimsemiş bir kimse, bu itikadında kaldığı, iftirasına devam ettiği, düştüğü sapkınlıktan çıkmadığı sürece Allah nezdinde rahmetten, mağfiretten yani Allahın affından mahrum kalacağını bilmelidir.
“Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalanları (günahları) ise dilediği kimseler için bağışlar. Allah'a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur.” (Nisa: 48)
“Şüphesiz Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları, dilediği kimseler için bağışlar. Allah'a ortak koşan, kuşkusuz, derin bir sapıklığa düşmüştür.” (Nisa: 116)
Öyleyse “De ki: “Şüphesiz bana, dini Allah'a has kılarak O'na ibadet etmem emredildi. Bana, müslümanların ilki olmam da emredildi.” (Zümer: 11- 12) ayetlerine kulak vererek Rabbimize şu sözü verelim: “(Rabbimiz) Ancak sana kulluk eder ve ancak senden yardım dileriz” (Fatiha: 5)
En emin olan Rabbime emanet olunuz.