“Kesin olan şey (ölüm) gelinceye kadar rabbine kulluk et” (Hicr: 99) der Allah Teâlâ Kuran’da…
Kul ve köle kavramları öteden beri hep karıştırılmış, birçok zaman aynı anlamda kullanılmıştır.
Ancak anlamlarında belirgin farklılıklar vardır. Kul kelimesi hür veya köle olan insan için kullanılan genel bir tabirdir. Kulluk ve itaat Allah’a yapılıyorsa abd “hür insan”, kula itaat ediliyorsa “köle” manasına gelir. (Bkz. Tdv İslam Ansiklopedisi “abd” maddesi.)
Kur’ân’da “kul-abd” kelimesi yaklaşık olarak üç yüz yerde geçer. İbadet kelimesi de aynı kökten türemedir.
Allah Kur’ân’da bütün insanlar için kul tabirini kullanır ve onların yaratılış amacını da kulluk olarak niteler. “Ben cinleri ve insanları, başka değil, sırf bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat: 56)
Allah’a kulluğu seçip seçmemesi ise sonucuna katlanmak kaydıyla insanın kendi tercihine bırakılmıştır. “Şüphesiz biz ona doğru yolu gösterdik; artık o isterse şükreden olur, isterse nankör.” (İnsan: 3)
Bu temel bilgilerden hareketle insan açısından kul ve köle kavramlarını şöyle karşılaştırabiliriz:
* Kölelik isteğe bağlı değildir. Kişi ya doğuştan ya da daha sonra zorla ve istemeye istemeye birisine köle olur. Allah’a kulluk ise kişinin tamamen kendi tercihine bağlıdır.
* Kendisine köle olan kişi de ölümlüdür, fanidir, insan olmaktan hareketle cahildir, acizdir, zavallıdır ve acelecidir, Allah ise ölümsüzdür, mutlak kudret ve kuvvet sahibi, bütün varlıkların kendisine muhtaç olduğu, evvel, ahir, zahir, batın vs. sıfatları haiz yüce yaratandır.
* Efendi olan kişi kölesinin hizmetine, çalışmasına yani köleliğine muhtaçtır. O kölesi sayesinde sosyal, ekonomik, siyasal anlamda statü kazanır. Allah ise kimseye muhtaç olmayan, yarattığı tüm varlığın kendisine muhtaç olduğu es- Samed (İhlâs: 2) olan ilahtır.
* Kölenin hürriyetine kavuşması efendinin işine gelmez. “Allah ise kullarını esenlik yurduna çağırıyor ve dilediğini doğru yola iletiyor.” (Yunus: 25)
* Efendi mülkünü kölesiyle paylaşmaz ve onun mal, mülk ve servet sahibi olmasını istemez. Allah ise tüm mülkün kendisinse ait olduğunu “Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Allah’ın her şeye gücü yeter.” (Al-i İmran: 189) ayetiyle ve bu minvalde başka ayetlerle bildirirken bunu yanında bu hükümranlıktan insanı da faydalandırdığını ve nimetleri onun ayağı altına serdiğini ifade eder. “Allah’ın, göklerde ve yerde bulunan şeyleri hizmetinize verdiğini, nimetlerini gizli ve açık olarak önünüze bolca serdiğini görmez misiniz?..” (Lokman: 20) “Allah, gökleri ve yeri yaratan, gökten yağmur indiren ve onunla size rızık olarak türlü meyveler çıkaran, emri gereğince denizde yüzmek üzere gemileri emrinize veren, nehirleri de hizmetinize sunandır. O, âdetleri üzere hareket eden güneşi ve ayı sizin hizmetinize sunan, geceyi ve gündüzü sizin emrinize verendir.” (İbrahim: 32- 33) “Görmüyor musun ki, Allah bütün yerdekileri ve emri uyarınca denizde akıp gitmekte olan gemileri sizin hizmetinize vermiştir…” (Hac: 65)
* Kölenin yaptığı her iş efendisinin menfaatinedir. Ama Allah’a hakkıyla kulluk edenlerin yapıp ettikleri ise kendi faydasınadır. “Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır.” (Bakara: 286)
* Köle canının her istediğini yapamaz. Efendisine karşı gelemez. Ondan habersiz adım atamaz. Allah ise kulları olan insanları kendisine kullukta serbest bırakmış, kendisine karşı gelmelerine fırsat tanımış, gerçek doğrunun Allah’a kullukta olduğunu, aksine bir durumun neticesinde büyük bir felaket olacağını kullarına haber vermiş, yine kullarından elçiler göndermek suretiyle onları uyarmış, yol haritasını çizmiş ve kurtuluşun nerede olduğunu insana göstermiştir. Zaten İslam dinin genel hedefi de budur.
* Efendi kölesini emeğinden, gücünden istifade ettiği sürece korur gözetir. Ona bir takım imkânlar tanır. Allah ise kulluğu tercih etsin etmesin tüm insanları nimetlerinden istifade ettirir.
* Birisine köle olanın sosyal statüsü yoktur. O sahibinin mülkünde adeta bir ticari mal, bir sermaye, bir emtiadır. Allah ise kullarına halife sıfatını vermiş, onu değerli kılmış, meleklere secde ettirmiş, yaratır yaratmaz cennetine koyarak onu onurlandırmıştır. Kur’an’da bu konuları işleyen onlarca ayet vardır.
* Köle efendisinin ismiyle vardır. O isme zarar verecek her türlü davranışı, cezayı gerektirir. Allah’a kul olan insan ise kendi ismini, şerefini yani yaratılışında var olan fıtratı korumakla görevlidir. Din bu koruma görevinin nasıl yapılacağını insana öğretir. Tüm ilahi bilgi ve desteğe rağmen bu görevi Allah’a kul olmayı tercih etmeyerek özgür iradeleriyle terk edenler ahirette elbette Allah’ın onlar için hazırladığı can yakıcı ateş azabını hak ederler. Bu konuda da birçok ayet ve hadis bize gerekli malumatı verir.
* İnsan maalesef insana, paraya, makama, mevkie, hırslarına, menfaatlerine vs. köle olabilir. Allah’a kulluk ise bütün bu sayılanların efendisi olmayı beraberinde getirir.
İnsanın insana kul olması köle olması, kulluk yapması diye bir şey İslam’da asla yoktur.
Allah’a kul olmak, aslında insanın Allahtan başkasına muhtaç olmadığının farkına varması demektir ki bu da muazzam bir özgürlüktür.
O halde tekrar soralım kulluk mu yoksa kölelik mi?
En emin olan Rabbime emanet olunuz.