İnsanın anlama, kavrama, düşünme ve şeylerin hakikatini bilme yönünü, başka bir ifadeyle insanı insan yapan ve diğer canlılardan ayıran temel niteliğini ifade eden kalp; bilgi ve düşüncenin kaynağı veya aracıdır. (bkz. Tdv İslam Ans. “Kalb” maddesi)
Vücudun kan akışını temin eden ve bir pompa görevi üstlenen kalp ile manevi manada bir ilişki kurulur ve biyolojik olarak kalp dediğimiz organ ne kadar hayati bir önemi haiz ise manevi manada kalp denilen insanın idrak ve şuurunu ifade eden tarafı da öylesi bir hayati önemi haizdir.
Değişkenliğiyle ve iç- dış tesirlere maruz kalışı sebebiyle kalbin sahibi tarafından her zaman kontrol atında tutulması ve kalpleri evirip çeviren Allahtan da yardım istenmesi dini bir işlemdir. Peygamber Efendimiz (sav) dualarında şöyle niyazda bulunurdu: “Ey kalpleri çeviren Allah’ım! Benim kalbimi Sen’in dinin üzerine sabit kıl.” (Tirmizî, Kader, 7), “Ey kalplere hükmeden Allah’ım! Kalplerimizi sana taate amade kıl.” (Ahmed b. Hanbel, II, 418)
Allah, ahiret gününde kalbini koruyabilmiş insanların bu halleriyle fayda göreceklerinden bahseder: “(Ey Rabbim!) İnsanların diriltileceği gün ve Allah’a temiz bir kalple gelenler dışında malın da çocukların da fayda vermeyeceği gün beni mahcup etme!” (Şuara: 87- 89)
Allah’a tertemiz bir kalple gelenlere örneklerden birisi ise Hz. İbrahim’dir. “Kuşkusuz İbrahim, Nuh’un yolunu izleyenlerdendi. O, tertemiz bir kalple rabbine yönelmişti.” (Saffat: 83- 84)
Bu da gösteriyor ki kalbi kontrol etmek, onu Allaha yöneltmek ve hesabı da verebilmek gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki Allah kalplerimizde olanı, gizlediklerimizi ve açığa vurduklarımızı bilmektedir.
“Sizin ilahınız bir tek ilahtır. Ahirete inanmayanlara gelince, işte onların kalpleri inkârcıdır; onlar ululuk taslayan küstahlardır. Hiç kuşku yok ki Allah onların saklı tuttuklarını da açığa vurduklarını da bilmektedir. O, ululuk taslayanları sevmez.” (Nahl: 22-23)
“Göklerde ve yerde ne varsa hepsinin mülkiyeti Allah’a aittir. İçinizdekini açığa vursanız da gizleseniz de Allah sizi ondan hesaba çeker. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder; Allah her şeye kadirdir.” (Bakara: 284)
“Kim iman ettikten sonra Allah’ı inkâra saparsa -kalbi imanla dolu olduğu halde baskı altında kalanın durumu müstesna olmak üzere- kim kalbini inkâra açarsa işte Allah’ın gazabı bunlaradır; bunlar için çok büyük bir azap vardır.” (Nahl: 106)
Bu üç ayet aslında durumu çok iyi özetliyor. Kalpleri evirip çeviren ve gizli açık her şeyden haberdar olan Allah’a hiçbir şeyin gizli kalmadığı, kalplerde geçen her şeyin de hesabı verileceği gerçeği ortadayken kalbinin temizliğinden dem vuran insan bu iddiasında samimi olmalı, -eğer durumu iddia ettiği gibi değilse- başkasını değil kendisini kandırdığının farkına varmalıdır. Çünkü Allah din gününün yani hesap günün sahibidir. (Bkz: Fatiha: 4)
“Kuşkusuz yerde olsun gökte olsun hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.” (Al-i İmran: 5)
Tabii ki Allah insan gücünün üstünde yük yüklemez, (Bkz: Bakara: 286) ancak “ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” demiş atalarımız…
“İman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanlara gelince, halkın en hayırlısı da onlardır. Onların rableri katındaki ödülleri, altından ırmaklar akan, içinde devamlı kalacakları adn cennetleridir. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte bu, rabbini sayıp O’ndan korkanlar içindir.” (Beyyine: 7-8)
Yukarıdaki Beyyine Suresi 7 ve 8. ayetlere göre bir hayat tarzı ortaya koyan kimse çok rahatlıkla kalbinin temizliğinden ve Rabbinin kendisine vaat ettiği cennete gitme ümidinden bahseder. Diğer türlüsünün akıbetini ise en iyi bilen Allah’tır.
Peygamberimiz (sav) ise konuyu şöyle izah eder: “Helâl olan şeyler belli, haram olan şeyler bellidir. Bu ikisinin arasında, halkın birçoğunun helâl mi, haram mı olduğunu bilmediği şüpheli konular vardır. Şüpheli konulardan sakınanlar, dinini ve ırzını korumuş olur. Şüpheli konulardan sakınmayanlar ise gitgide harama dalar. Tıpkı sürüsünü başkasına ait bir arazinin etrafında otlatan çoban gibi ki, onun bu araziye girme tehlikesi vardır. Dikkat edin! Her padişahın girilmesi yasak bir arazisi vardır. Unutmayın ki, Allah’ın yasak arazisi de haram kıldığı şeylerdir. Şunu iyi bilin ki, insan vücudunda küçücük bir et parçası vardır. Eğer bu et parçası iyi olursa, bütün vücut iyi olur. Eğer o bozulursa, bütün vücut bozulur. İşte bu et parçası kalptir.” (Buhârî, Îmân 39, Büyû’ 2; Müslim, Müsâkat 107, 108. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Büyû’ 3; Tirmizî, Büyû’ 1; Nesâî, Büyû’ 2, Kudât 11; İbni Mâce, Fiten 14)
Bir başka hadisinde de şöyle buyurur: “Kul bir günah işlediğinde, kalbinde siyah bir nokta belirir. Eğer o günahından tevbe edip uzaklaşırsa kalbi arınır, temizlenir. Tevbe etmeyip günah işlemeye devam ederse, o siyah nokta artar ve nihayet kalbin her tarafını kaplar.” (İbn Mâce, 4234)
Peki, tekrar soralım; kalp temizliği yeter mi? “Allah hepimize temiz bir kalp, makbul bir iman, salih amel nasip etsin” duası galiba bu soru için yeterlidir.
En emin olan Rabbime emanet olunuz.