“Gülerek bir günah işleyen kimse ağlayarak cehenneme girer.” (Gazalî, İhya, III, 273)
Allah Teâlâ Kur’an’da insanlara kendilerine sevap yazdıracak ya da günah kazandıracak fiil ve davranışları bildirmiştir. İnsandan günahlara sebep olacak fiillerden uzak durmasını istemiştir. “Günahın açığını da gizlisini de bırakın! Çünkü günah işleyenler, yaptıklarının cezasını mutlaka göreceklerdir.” (En’am: 120)
Günahın açık olanı açıktan yapılan veya kötülüğü apaçık olandır; gizlisi ise gizliden yapılan veya kötülüğü hemen görünmeyip sonradan ortaya çıkandır. Bu kapsamda hırsızlık, insan öldürme, zina, yalan, dedikodu, iftira vs. günahlar günahın “açığı”na örnektir. Kalpte işlenen küfür, şirk, inkâr, nifak, kibir, haset, kin, öfke, nefret, kıskançlık gibi günahlar da “gizlisi”ne örnektir.
Bir başka ayette de Allah şöyle buyurur: “De ki: “Rabbim ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere sınırı aşmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi Allah’a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.” (A’raf: 33) Esasında ayetlerde dile getirilen bu günahların hepsi birer Allah’a meydan okuma anlamına gelmektedir.
Aslında insan, –gizli bile olsa- bir günah işlediğinde Allahın bunu bildiğini hemen hatırlamalıdır. “İnsanlardan gizlerler de -razı olmadığı sözü geceden kurup düzdüklerinde yanlarında olan- Allah’tan gizleyemezler. Allah onların bütün yapıp ettiklerini kuşatmaktadır.” (Nisa: 108)
Allah’ın kulundan yapmasını istediği yahut yapıp yapmaması konusunda serbest bıraktığı şeylerle yasakladıkları şeyler bellidir. İnsana düşen bu hususa riayet etmesidir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) bir hadisinde şöyle buyurmaktadır: “Helâl olan şeyler belli, haram olan şeyler bellidir. Bu ikisinin arasında, halkın birçoğunun helâl mi, haram mı olduğunu bilmediği şüpheli konular vardır. Şüpheli konulardan sakınanlar, dinini ve ırzını korumuş olur. Şüpheli konulardan sakınmayanlar ise gitgide harama dalar. Tıpkı sürüsünü başkasına ait bir arazinin etrafında otlatan çoban gibi ki, onun bu araziye girme tehlikesi vardır. Dikkat edin! Her padişahın girilmesi yasak bir arazisi vardır. Unutmayın ki, Allah’ın yasak arazisi de haram kıldığı şeylerdir. Şunu iyi bilin ki, insan vücudunda küçücük bir et parçası vardır. Eğer bu et parçası iyi olursa, bütün vücut iyi olur. Eğer o bozulursa, bütün vücut bozulur. İşte bu et parçası kalptir.” (Buhârî, Îmân 39, Büyû’ 2; Müslim, Müsâkat 107, 108.)
Bu noktada insan elbette hata edebilir ve yaptığı hatadan mutlaka tövbe ederek dönmelidir. Günahta ısrar pek akıllıca bir tutum değildir. Peygamber Efendimiz (s.a.v), "Hata işleyenlerin en hayırlısı tövbe edenlerdir.” buyurmuştur. (Tirmizî, Sifatu'l-Kiyame, 49)
Allah da kullarını tövbeye davet eder ve şirk hariç tüm günahların samimi tövbe ile affedileceğini müjdeler. “Ey iman edenler! İçtenlikle ve kararlılık içinde Allah’a tövbe edin. Umulur ki rabbiniz kötülüklerinizi örter ve sizi altından ırmaklar akan cennetlerine koyar...” (Tahrim: 8) Bir başka ayette ise; “Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan günahları ise dilediği kimseler için bağışlar. Allah'a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur.” (Nisa: 48)
Allahın vaadi kesindir; buyurur ki; “Eğer size yasaklanan günahların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir yere koyarız.” (Nisa: 31)
Bütün bu ilahi fırsatlara rağmen günahta ısrar etmek ve günahı küçük görmek sorunlu, akıl almaz bir kişilik halidir. Adeta şeytanın oyuncağı olma durumudur. Resulullah (s.a.v) Efendimiz Veda Haccı’nda insanlara şöyle hitap etmişti: “…Dikkat edin! Şeytan, şu topraklarınızda kendisine tapılmasından ebediyen ümidini kesmiştir. Ancak, küçük gördüğünüz amellerinizde (günahlarda) ona itaat söz konusu olacaktır. O da bunlardan memnun kalacaktır…” (Tirmizî, Fiten, 2/2159; İbn-i Mâce, Menâsık, 76; Nesâî, es-Sünenü’l-Kübrâ, II, 444/4100)
Hz. Aişe (r.a) Resulullahın (s.a.v) kendisine şöyle dediğini haber vermiştir: “Ey Aişe! Küçümsenen amellerden (önemsenmeyen en küçük günahlardan dahi) sakın! Zira Allah katında onları gözetleyip kaydeden bir (melek) vardır.” (İbn-i Mâce, Zühd, 29; Dârimî, Rikâk, 17; Ahmed, VI, 70, 151)
Yine Resulullah (s.a.v): “Küçük deyip hakir gördüğünüz amellerden (günahlardan) kaçınmak suretiyle dininiz üzerine titreyiniz!” buyurmuştur. (Heysemî, III, 267)
Öyleyse, küçük görmeden, ısrar etmeden bütün günahlardan kaçınmak gerekir. Yazımızı şu ayetteki dua ile bitirelim. “Rabbimiz! Biz, ‘Rabbinize iman edin' diye imana çağıran bir davetçi işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla. Kötülüklerimizi ört. Canımızı iyilerle beraber al.” (Al-i İmran: 193)
En emin olan Rabbime emanet olunuz.