Emekli Tümamiral, Akademisyen ve Yazar olan, Mavi Vatan'ın geliştiricisi olarak tanınan, Türk Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi'nin kurucusu Cihat Yaycı, Kitap Fuarı’nın açılış törenine katılarak, onur konuğu olarak bir de konuşma yaptı.
Bir çok yayınevinin Büyükşehirlerde düzenlenen fuarlara katılmak istememesine rağmen Merzifon’a davet için ciddi gayret sarfettiklerini söyleyen Emekli Tümamiral Cihat Yaycı, “Türkiye'de bir çok kitap fuarına katılıyorum ve Türkiye'nin de bir çok il ve ilçesine gidiyorum. bu kitap fuarı katılımı bir itibar meselesi olan bir kitap fuarıdır. Bir çok büyükşehirin kitap fuarına yayınevleri katılmak istemez ama Merzifon kitap fuarına hem yayınevleri hem de yazarlar katılmak ve davet edilmek için çok ciddi gayret sarfederler. Bu müthiş bir kazançtır. Karadeniz Bölgesi'nin en büyük Kitap Fuarı olarak değil, Bu büyükşehirlerin dahi yapmadığı bir kitap fuarı olarak bakın. Bu kadar katılımcıyı bu kadar tanınan insanı, yayınevini bir araya toplamak mümkün değildir. Bunda belediyenin çok önemli çalışması olduğu gibi Merzifon halkının da kitaba ilgisinin çok önemli bir göstergesidir. Yani bu Merzifon'un başarısıdır. Merzifon halkının kültür seviyesinin çok önemli bir göstergesidir” dedi.
Kendisinin de Merzifon’a yabancı olmadığını ve kendisini fahri hemşeri olarak gördüğünü de söyleyen Yaycı, “Bende artık fahri Merzifonlu oldum sayılır. Merzifon'a severek, can atarak geliyorum. Mavi Vatan ateşini istifa ettikten sonra yaktığımız en önemli yerlerden bir tanesi bu meşaleyi alevlendirdiğimiz yerlerden bir tanesi Merzifon'dur. Merzifon halkına Mavi Vatan'a gösterdikleri ilgiden dolayı da çok teşekkür ediyorum. Mavi Vatan sadece deniz değil, tatlı sudur da. Türkiye'nin her tarafını geziyorum ben. Ben siyasetten ve ticaretten kesinlikle bağımsızım. Hiçbir siyasi partiye ne uzağım ne yakınım. Devlet, vatan, millet, bayrağın yanında olanın yanındayım, devlet, vatan, millet, bayrağın karşısında olanın da karşısındayım. Türkiye'nin her yerine çok sıklıkla gidiyorum. Alp Kargı Başkan benim şahsi dostum artık. Siyaset yapmıyorum, benim siyasetle alakam yok, her türlü siyasi teklifi reddeden birisiyim. Türkiye'deki en iyi 3 belediye başkanından bir tanesi. Çünkü siyaseti bir kenara bırakmış belediye başkanlığından sonra. Yani vatandaşa eşit yaklaşıyor. Belediye Başkanının en büyük özelliği partisini bir kenara bırakıp vatandaşa eşit yaklaşmasıdır. Odasına gittim odasında Anıtkabir'den özel olarak getirtilmiş 1 numaralı protokol kapısında asılı bayrak odasında duruyor. Bayrak sevgisi böyle olan insandan vatana, millete zarar değil fayda gelir. Odasında Sultaniye Medresesi'nin tarihi, kurmalı saati var. O saati hurdalıktan bulmuş, tamir ettirmiş ve saat çalışıyor. Umarım o tarihi saat, tarihi yerinde tarihi şekilde sergilenir.
Ben bütün Belediye başkanlarımızdan yakalarındaki parti rozetini çıkartıp Türk Bayrağı rozeti takmalarını, halka eşit yaklaşmalarını bekliyorum, umuyorum, diliyorum. Halka eşit yaklaşan belediye başkanı sayısı maalesef geçmişte de çok azdı, şimdi de çok az. Ama Alp Bey'in böyle bir istisnai özelliği var” dedi.
Yaycı, konuşmasının devamında; “Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü anmadan geçmek mümkün değildir, kitap konusunda. Çünkü cepheye ilk önce kitaplarını gönderen bir liderdir. Atatürk kolay kolay olunamıyor. Bir anımı anlatmak istiyorum; Moskova'da Silahlı Kuvvetler Ateşesiydim 2012-2014. Büyükelçi beni aradı, "Amiralim Yakutistan heyeti Anıtkabir'e gitmek istiyor, 23 Nisan tarihinde. Atatürk'ün kütüphanesinde Yakut Türkçesi Lügatı varmış. Onu görmek istiyorlar, görmeleri mümkün mü acaba?” dedi. Ben de bir inceleyeyim dedim ve Anıtkabir Komutanını aradım. Yakutistan Heyetinin Ankara’ya geleceğini söyleyip durumu anlattım ve "böyle bir lügat var mıdır ve varsa görebilirler mi?" dedim. Anıtkabir Komutanı da "sergide olmadığını ama böyle bir lügatin olup olmadığına bakıp döneyim Komutanım" dedi. Aradan bir gün sonra beni telefonla aradı ve “Komutanım var ve bir küçük, bir de büyük mevcut, geldiklerinde görebilirler” dedi. Heyet ziyarete gitti ve o sene geçti. Ardından ertesi sene yine Büyükelçi aynı tarihlerde telefon etti ve “Amiralim geçen yıl hatırlarsınız, Yakutistan heyeti Ankara’ya gitmişti ve Yakut Türkçesi lügatini görmüşlerdi. Bu sefer yine gidecekler, görecekler ama bu kez o lügatin fotokopisini almak istiyorlar.” dedi. Ben yine Anıtkabir Komutanını aradım ve durumu anlatınca tabii Anıtkabir komutanı konuyu hatırladı ve bana “Evet komutanım. Bir büyük bir küçük lügat vardı hatırladığım kadarı ile. Bir baktırayım ve fotokopi için bir sakınca var mı diye öğreneyim“ dedi. Bir gün sonra beni aradı ve dedi ki “Komutanım küçük lügat dediğimiz bir Meydan Larousse cildi kadar Yakut Türkçesi Lügati. Büyük lügat ise on iki-on dört ciltlik bir lügat. Komutanım fotokopi veremeyiz!“ Dedim ki neden? "Atatürk'ün hemen her sayfasında şahsi notları var.” dedi. 12-14 ciltlik lügatten bahsediyoruz, ben dedim ki hayatım boyunca acaba küçük bir Türkçe sözlük dahi okudum mu? Atatürk onun gibi kaç sözlük okumuş, hepsinin sayfasına not düşmüş. İşte Atatürk böyle olunuyor” ifadelerini kullandı.
Yorumlar
Kalan Karakter: