Merzifon Kadın Platformu tarafından 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla basın açıklaması düzenlendi.
Fuar alanı önünde düzenlenen basın açıklamasına Kadın Platformu üyeleri katılırken, açıklamayı platform adına Rabia Tülünay yaptı.
Tülünay açıklamasında, “8 Mart 1857’de New York’ta dokuma işçisi kadınların daha iyi çalışma koşulları için verdikleri mücadele sırasında katledilmelerinin anısına, dünyanın dört bir yanında biz kadınlar o günden beri evde, sokakta, iş yerlerimizde emeğimiz, haklarımız ve yaşamlarımız için yan yana dayanışmaya ve mücadeleye devam ediyoruz. 1857’den bu yana New York’da hakları için direnen kadınların mücadelesinin meşalesini taşıyan, direnişi büyütenleriz. Bugüne kadarki kazanımlarımız, tarihimizden aldığımız güç ile ördüğümüz mücadelenin sonucudur.
Ataerkil sistemin her döneminde en görmezden gelinen, en çabuk vazgeçilen, taviz verilen ve en çok
saldırılan kadınların haklarıdır. Ataerkil sistemin yarattığı toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini devralıp, onları derinleştiren kapitalizmle kadın bedeni, emeği ve cinselliği üzerindeki denetimin mekanizmaları
da farklılaşmıştır. Bundandır ki bu sömürü ve tahakküme, eşitsizliklere karşı tarihimiz direnmenin ve
mücadelenin tarihidir. Neoliberalizmin “en sadık” uygulayıcısı olan AKP iktidarı, 22 yıldır kadınların mücadeleyle elde ettiği kazanımlarına ve toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı politikalarla bir rejim inşa
ediyor” dedi.
Merzifon Kadın Platformu adına konuşan Raiba Tülünay açıklamasının devamında; “8 Mart’ı hayatlarımız ve özgürlüklerimiz üzerinden pazarlıklar yaparak bir araya gelen ülkenin en gerici ittifakına karşı örgütlüyoruz bu kez de. 22 yıldır her gün mücadelemizle kazandıklarımıza saldırının yaşandığı karanlık gerici bir dönemden geçiyoruz. Şimdi asıl hedef laiklik ve Cumhuriyet fikrinin kendisidir; yapılmak istenen anayasal düzeni ortadan kaldırıp şeriat özlemlerini hayata geçirmektir. AKP her alanda güçlendirilmiş, şiddetlendirilmiş bir erkeklik performansı, güç gösterisi ya da gövde gösterisi olarak kendini dışa vuruyor. Son on yılda kadın cinayetleri üç kat arttı, cezasızlık politikaları derinleşti; eşitlik ve özgürlük mücadelesi veren birçok kadın derneği kapatıldı; haklarını arayan kadınlar, LGBTİ+lar kolluğun şiddetiyle karşılaştı; gökkuşağı renkleri dahi yasaklandı.
Yoksullaştırılan halk himmetçi sosyal yardım politikasıyla iktidara bağımlı kılınmaya, itaat etmeye
zorlanıyor; cemaat ve tarikatlara yönlendiriliyor. Bu politikalarla toplumsal cinsiyet eşitsizliği her
geçen gün derinleşiyor.
İktidar mensupları “kadınlar iş aradığı için işsizliğin yüksek olduğunu” buyuruyor; iş arayan kadınlara
“evdeki işler yetmiyor mu” diye sınır çiziyor; kendilerine biçilen rolleri hatırlatıyor. Bu rollerin dışına
çıkma mücadelesi veren her kadın şiddetin her türlüsüne maruz kalıyor. Krizin faturası kadınların
üretim ve bakım emeğine yönelik çifte bir sömürü ile çıkarılmaya çalışılıyor. Krizin faturasını kadınlara
yüklemek için de her türlü aracı kullanmakta tereddüt etmeyen iktidar kadınlara haddini bildirmek için daha yoğun siyasi bir saldırıya geçmiş durumda. Neoliberalizm ile muhafazakârlaşma arasındaki
“eril cinsiyetçi işbirliği” üzerinde inşa edilen İslamlaşma politikaları ile sistem içinde kadınları “anneler
ve bakıcılar” olarak “güçlü aile” söyleminin içine hapsetmesine, yeniden üretim emeğimize el konmasına izin vermeyeceğiz.
Şimdi de iktidarın hedefinde laik anayasadan kaynaklı medeni haklarımız var. El birliğiyle 6 yaşındaki
bir kız çocuğunun zorla evlendirilmesini münferit ve kişisel göstermeye, tarikat ve cemaat karanlığını
aklamaya çalışanlara, kamusal kurumları tarikat ve cemaatler arasında pay edip kamusal varlıkları
bunlara peşkeş çekenlere, anayasayı defalarca çiğneyenlere, İstanbul sözleşmesini feshedip kadınları
şiddet karşısında güvencesiz bırakıp şiddeti tırmandıran iktidara karşı yan yana ve alanlarda olacağız.
Haklarımızdan, hayatlarımızdan, laiklikten vazgeçmeyiz. Emeğimizin sömürülmesine, değersizleştirilmesine izin vermeyeceğiz. Krizin faturasını biz ödemeyeceğiz. Toplumun siyasal İslamcı
politikalarla kuşatıldığı, laik anayasal rejime saldırının yoğunlaştığı eğitim politikalarından sonra şimdi
de iktidar kadın ve kız çocuklarının en büyük hukuksal güvencesi olan medeni yasaya yönelmiş,
kadınların şiddet karşısında güvencesi olan 6284 sayılı yasa bir takım tarikatların, iktidar yanlısı AKİT
benzeri gazetelerin hedefine alınmıştır. Devasa bir bütçe ile Siyasal İslamcı yaşamı tasarlama görevini
üstlenen Diyanet “kendilerine emanet edilen” kadınlara “fıtratları” gereği “itaat” etmelerini,” uysal kadınlar olup ülkenin yeni nesillerini doğurup yetiştirmelerini, itirazsız aile içindeki “şefkatle” hasta ve yaşlılara bakmalarını, kutsal annelik ve eşlik görevlerini yerine getirmelerini söylüyor.
Kız çocuklarının kariyerini de böylece çizip ÇEDES benzeri projelerle İslami yaşam hayallerinde her gün cüretkâr hamleler yapıyor. Laik, bilimsel ve karma eğitime saldırıyla, hastanelere atadıkları imamlarla, 81 ilde aynı anda yaptıkları aile çalıştaylarıyla, aileci politikaları müfredata dahil ederek, aile irşat büroları eliyle, kürtaj yasak olmamasına rağmen fiili olarak uygulamayarak dört bir yandan toplumsal yaşamın tamamını İslamcılaştırmayı sürdürüyorlar. Bu gerici kuşatmaya karşı eşit yurttaşlık hakkımızı, laik ve bilimsel eğitimi, aklın ve bilimin ilkelerini savunacağız. Laiklikten vazgeçmeyeceğiz.
Bu karanlığa karşı kadınların mücadelesi, direnci ve dayanışması var. Buradayız, yan yanayız karanlığa karşı biz varız. Geçit vermeyeceğiz.
Mücadelemiz şiddetten arınmış, eşit, özgür ve laik bir yaşam için, emeğimiz, bedenimiz ve hayatımız
için. Hazırlanın, bu ülkenin aydınlık günleri için 8 Mart’ta alanlardayız. Kaldığımız yerden devam
ediyoruz. Yan yanayız, bir aradayız. Karanlığa karşı biz varız. Önümüzde dayanışmamızı büyütüp
güçlendirmemiz gereken bir dönem var. Biz kadınlar yüzyıllardır biriktirdiğimiz mücadele ve
dayanışma gücümüzle yeni bir dünyayı kuracağız... Yaşamın her alanında; sömürüye, ayrımcılığa,
cinsiyetçiliğe, savaşa, yoksulluğa, patriyarkaya, erkek şiddetine karşı direnmeye ve örgütlü
mücadelemizi büyütmeye devam ediyoruz!!! Öfkemizle isyanımızla kadın dayanışmasını
örüyor yaşamı yeniden kuruyoruz” ifadelerini kullandı.