Amasya Emek-Demokrasi ve Laik ve Bilimsel Eğitim Platformu tarafından Yavuz Selim Meydanında bir basın açıklaması yapıldı.
Geçtiğimiz günlerde Bartın Amasra’da meydana gelen maden kazası ile ilgili gerçekleştirilen basın açıklamasında, “Geçtiğimiz haftalarda Bartın Amasra, maden ocağında yaşanan işçi katliamları ile ilgili basın açıklaması için bir araya gelmiş bulunuyoruz.
Öncelikle çağrımıza kulak vererek geldiğiniz için, platformum adına sizlere teşekkkür eder, saygılar sunarım.
Değerli katılımcılar, sizlerinde bildiği üzere Bartın’ın Amasra maden ocağında meydana gelen grizu patlaması sonucunda 41 işçimiz hayatını kaybetti.
Öncelikle hayatını kaybeden madenci kardeşlerimizin ailelerine ve yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifa diliyoruz.
Acımız da, öfkemiz de büyük.
Ne yazık ki ülkemizde kaza sınırlarını çoktan aşarak, seri iş cinayetlerine dönüşen, bir tablo ile karşı karşıyayız.
Her yıl ortalama iki bin canımız, göz göre göre kapı aralanan, iş cinayetleri ile aramızdan koparılmaktadır.
Bizler bu durumlara kaza değil, cinayet diyoruz.
Çünkü çalışma yaşamı, işverenlerin kar hırsı adına özelleştirme, taşeronlaştırma, sendikasızlaştırma, kayıt dışılık, güvencesiz esnek çalıştırma, kuralsızlaştırma gibi, emek düşmanı politikalarla bir bataklığa dönüştürülmüştür.
Bu katliamın sorumlusu; maden ocaklarını denetlemeyen, işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini hiçe sayan, patronların çarkı dönsün diye yerin altını ve üstünü işçilere mezar eden, tek adam rejimin ta kendisidir!
Tıpkı Soma’da, Ermenek’te ve Amasya’mızda olduğu gibi, bu patlama da bir kaza değil; göz göre göre gelen bir iş cinayetidir” denildi.
Amasya Yavuz Selim Meydanında düzenlenen basın açıklamasının devamında; “Zorlu bir işkolu olan madencilik alanında, devletin bu zorluğa uygun olarak, emekçilerin yaşam hakkını garanti altına almaya; Sıkı denetimler yaparak ve ihmalleri sıfıra indirecek şekilde, önlemlerin alınmasını zorunlu hale getirmesi gerekmektedir.
Önlem almayanlara ise, devlet tarafından gerekli yasal işlemler yapılmalıdır.
İşçilerin hayatını önceliğine almayan bir madenin, çalıştırılması kanunlara aykırıdır. Önemli olan kazalardan sonra işçilere ve ailelerine taziyede bulunmak, şans eseri hayatta kalanlara geçmiş olsun dileğinde bulunmak değil; İşçileri koruyarak, sağlıklı yaşam ve iş alanlarının sağlanmasını temin etmektir.
Bu günlere ve geçmiş yıllarda yaşananlara baktığımızda; iş yerlerinde gerekli teknik teçhizatın bulunmaması, iş ve işçi güvenliğini ön planda tutan tetkik ve incelemelerin ihmal edildiğini görmekteyiz.
Çünkü mevcut AKP hükümetinde yaklaşık 30 bine yakın işçi, emekçi, iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiş ve ülkemizde aile trajedilerinin yaşanmasına sebep olunmuştur.
Yaşananlardan kendilerini sorumlu tutması gereken AKP hükümeti ve ilgili bakanlar, gerekli tedbirleri alarak, işçi ölümlerini önleyecekleri yerde; Maden katliamlarını kadere, fıtrata bağlayarak bizleri şaşırtmamıştır.
Yapılan bu tür açıklamalar, kesinlikle “Fıtrat ve Kader” gibi tanımlara sıkıştırılarak örtbas edilemez.
Kaldı ki, bir çok Avrupa ülkelerine baktığımızda, bizden çok daha fazla kömür üretimi yapan işletmelerde, son derece gelişmiş teknolojik imkânlar kullanılarak, maden kazaları ve işçi ölümleri minimum seviyelerdedir.
Haliyle bu kazalar ve ölümlerin, onların kaderlerinden ve fıtratlarından kaynaklanmadığı; gerekli insan odaklı teknolojik tedbirleri alarak sağladıklarını görmekteyiz.
Bartın’da yaşanan bu cinayette de gerekli teknik çalışmaların ve tedbirlerin alınıp, alınmadığı belirsizliğini korumaktadır.
Bartın Amasra’da yaşanan patlama ve bunun yarattığı trajedi kesinlikle yok sayılamaz ve üstü örtülemez.
Bu bağlamda, yaşananların sorumlularını bulmak ve adalete teslim etmek devletimizin asli görevidir.
Saygı değer Katılımcılar…
Patlamanın yaşandığı madene dair ortaya çıkan Sayıştay raporları kazanın yine göz göre göre meydana geldiğini kanıtlıyor.
2019 yılında tam da kazanın yaşandığı eksi 300 kotunda grizu patlamasının riskinin arttığını, işçi sayısının tehlike doğuracak şekilde azaltıldığını ortaya koyan rapor, bu madende yaşanabilecek olası kazalara karşı tehlikenin boyutunu ortaya koymuştu.
Daha önce yaşanan tüm iş cinayetlerinde olduğu gibi riskler ortadayken, daha fazla kar elde etmek için üretimin devam ettiği bu tablonun sonucunda onlarca emekçi hayatını kaybetti, onlarca emekçi hayati tehlike atlattı.
Daha az işçi ile daha çok kömür çıkartmak için sürekli üretimin artırıldığı maden ocağında, gerekli önlemlerin çoğu ise alınmadı.
Olası kazalarda can kaybını önlemek için gerekli olan yaşam odaları, solunum destekleyici aletlerin yetersizliği, yaşanan cinayetin sebeplerini de ortaya koyuyor.
Bu iş cinayetlerinin artarak devam etmesinin tek sorumlusu madenleri denetlemeyen ve ihmalleri ödüllendirerek şirketleri koruyan AKP iktidarıdır.
Soma’da 301, Ermenek’te 18 madencinin canına kastedenlere ceza yerine ödül vererek beraat ettiren iktidar, bu iş cinayetinin yaşandığı maden için de övgüler sıralamıştı.
Eylül ayında Enerji Bakanı Fatih Dönmez ’in, ziyaret ederek alınan tedbirleri örnek olarak gösterdiği maden ocağında, yaşanan iş cinayeti AKP Hükümeti’nin iş güvenliğine dair, alınan önlemler açısından ne noktada olduğunu göstermiştir.
“Sizin canınızın güvenliği için, biz şu tesisin tamamına değişmeyiz” diyen Enerji Bakanı’nın örnek gösterdiği maden, 41 işçiye mezar oldu.
İşte AKP’nin işçilere reva gördüğü işçi sağlığı ve iş güvenliği ne yazık ki bu.
İşçilerin canını korumayan iktidarın bakanları ve bürokratları kaza yaşandığı anda bölgeye gidip boy gösteriyorlar, işçilerin hayatlarını önemsediklerini kanıtlamaya çalışıyorlar.
Fakat tablo ortada; işçileri, emekçileri ölüme götüren yolda kılını kıpırdatmayan ilgili hükümet ve bakanları işçileri düşünüyor olamazlar. Onların düşündüğü tek şey üretimin amansız, fakatsız sürmesi ve karı üzerine kar elde edilmesine ön ayak olmaktır.
Amasya Emek, Demokrasi; Laik ve bilimsel eğitim Platformu olarak, bu tabloyu yaratanlara karşı tüm emekçileri, iş cinayetlerini normalleştiren sömürü düzenine karşı, insanca çalışma ve yaşamı savunmaya; iş cinayetlerinin sorumlularından hesap sormak için örgütlü mücadeleye çağırıyoruz” ifadelerine yer verildi.