Merzifon Hafızoğlu Baharat sahibi Herbalist Adnan Yıldırım, Amasya’nın şifalı bitkileri hakkında gazetemize açıklamalarda bulundu.
Amasya deyince akılları ilk kokusu, aroması ve çıtırlığı ile bilinen misket elmasının geldiğini söyleyen Herbalist Adnan Yıldırım, “Amasya deyince aklımıza ilk enfes kokusu hoş aroması ve çıtırlığı ile bilinen misket elması gelmektedir. Elmanın meyve olarak tüketilmesinin haricinde geçmişte ninelerimiz annelerim gak yapar yani dörde böler kurutur ve kışın kaynatarak hoşafını yaparlardı. Şimdilerde bunu bulmak bile zorlaştı diyebiliriz. Bu bölgede özellikle Merzifon’da yaşayan muhacirlerimiz sirkesini yapar en doğalını yöre halkı ile buluştururdu. Elma sirkesinin detaylarını sizlerle paylaşmadan önce sırası ile şifa deposu Amasya - Merzifon havzasının karşılaştığım bitkilerini saymak isterim. Bu yazımızda bu bitkilerin ve dağ meyvelerinin sağlığımıza faydalarını inceleyerek bilgi sahibi olmanızı sağlamaya çalışacağız” dedi.
Amasya ve Merzifon bölgesinde karşılaşılabilecek şifalı bitkileri de sayan Herbalist Adnan Yıldırım; “En çok biline Misket elması ve sirkesi, Kırmızı ve sarı alıç türleri, kuşburnu, Yabani bir armut türü olan Ahlat, bu bölgenin yonuz eriği dediği çakal eriği, mersivan otu Merzifona özgü şehrin ismin alan ot, Akdağ dağ çayı, Madımak ve Övez” dedi.
Yıldırım, bölgenin şifalı bitkileri hakkında da gazetemize şu bilgileri verdi:
MİSKET ELMASI
Bu listeden ilk ele alacağımız şifa deposu Amasya’nın adı ile namı ile unlu yerken çıtır çıtır ses gelen tadına doyamayacağınız misket elması. Amasya misketi benim çocukluğumun en çok haşir neşir olduğum meyvesidir diyebiliriz büyük dedem Hüseyin Hafızoğlu Yıldırım’ın yaklaşık 10 yıl boyunca emek harcayarak oluşturduğu bizim ailecek kışla ismini verdiğimiz bağda yaklaşık 400 kök bulunmaktaydı. Her mevsiminde römorklarla toplar özel olarak yaptığı mahzende 4-5 ay bozulmadan saklardık. Bir kısmı sirke olur bir kısmı pekmez bir kısmı pestil. Bir kısmı da gak haline gerilip kurutulur kışın ıhlamur ve kuşburnu ile kaynatılır gün boyu hem hoş kokusunu odaya salar hem de şifası ile bizlere derman olurdu .
Sirke yapımı aile geleneğimiz olduğu için bazı püf noktalarını sağolsunlar yazılı olarak bir önceki neslimiz bize bıraktı bizde lezzeti ve saflığı korumaya özen gösteriyoruz. Elmanın faydalarını bulmak basit bir internet araştırması ile mümkün ben size sirkenin bizdeki kullanım alanlarını hatırlayabildiğim kadar aktaracağım.
Sirkelerimiz doğal fermante olduğu için lezzeti hem güzel hem de içimi rahattı. Hatırladığım kadarı ile kış boyu yakışan tüm çorbalara yeşillik salatalarına katılıyordu halada buna devam ederim. Bu şekilde düzenli kullanım özellikle cok iyi bir c vitamin katkısı iyi bir antiseptik ve içeriğindeki petkinden dolayı iyi bir spazm çözücü olarak vazife görmekteydi. Büyük babamın genel bir inanışı vardı sağlık sorunlarının ekserisinin yediğimiz gıdalar ve bağırsaklarımızla doğrudan alakalı olduğunu düşünürdür. Son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalar onu doğrular nitelikte bir çok veri bıraktı ellerimize. Ama halen beslenme konusunda tam bilinçlenebilmiş değiliz.
Sirkemizin diğer kullanım alanları özellikle böcek sinek sokmalarında antibakteriyel olarak kullanılırdı seborik dermatit için veya kepeklenme için saçlara uygulandığını hatırlıyorum. Ateşlendiğimizde sirkeli su ile ıslatılan bir bez alnımıza ve koltuk altlarımıza konuyordu galiba en sevmediğim uygulama şekli bu idi. Ben aile boyu sinüzit derinden mustarip olduğumuzu hiç hatırlamıyorum ve hala sinüzit hastası bizim ailemizde yok bunu da elma sirkesine bağladığımı söyleyebilirim. Bir kaç uygulamada ise ayak kokusu yaşayanlarda sirkeli suda ayakların bekletildiği ve mantar hücrelerinin tamamen yok olup iyi olduğuna şahit oldum. Bundan dolayı bile bir çok kişinin sirkesi için kapımızı çaldığına şahit olmuşudur.
KIRMIZI VE SARI ALIÇ TÜRLERİ:
Her yayla dönemi atın veya katırın tepesinde etrafı seyrederek yol aldığımızda belli bir noktadan sonra alıç ağaçlarının çiçeklerinin hoş kokuları ile seyahat eder ve onların o güzel manzarasını seyre dalarak varacağımız yere giderdik. Büyük dedem alıç ağaçlarına diğerlerinde fazla önem gösterir ve hem çiçeklerinin kem kökünün içinde olduğu bir çay yapardır ve o çay sofranın değerli bir öğesi olurdu kıpkırmızı çıkan çayın lezzeti çok baskın olmamakla beraber değişik bir aroması vardı. Yayla mevsimide alıçların meyvelerinin toplanması ile beraber yavaş yavaş son bulur hatta ekim ayı dahi alıç meyveleri toplanır ve marmelatı yapılırdı sona kalanlardan ise sirke kurulur o günlerde değeri bilinmese de tüketilmeye çalışılırdı.
KUŞBURNU:
Son yıllarda Merzifon’umuz, lider bir kuşburnu ürünleri üreticisi konumunda doğru yükselmektedir. Ama marmeladın ötesine geçebildiğimizi söyleyemem. Halbuki en az 20 veya üzeri kuşburnu ürünü üretebilme potansiyeli ve hammaddesi varken marmelat üreticilerimizin vizyon darlığı ülke geneli marka olmamızın önüne geçmektedir diye düşünüyorum.
Kuşburnunun sağlık yönünden kullanımı: Unutulmamalıdır ki bir avuç kuşburnu da 1 kasa portakala eş değer C vitamini vardır bu da 1 tatlı kaşığı marmelat veya pestili veya sirkesi tüketilerek günlük C vitamini ihtiyacımızın büyük oranda karşılanması manasına gelmektedir. Benim hatırladığım en önemli kullanım şekli sabah kahvaltılarının yanında akşam ağır yemek tüketilecekse örneğin kaz eti etli bulgur pilavı vb gıdaların yanın çalkaması yapılırdı. Muhtemel sindirimi rahatlatmak için.
Kuşburnunun diğer kullanım alanlarına gelince ıhlamur ile beraber kaynatılırdı. Gene diğer ürünlerde olduğu gibi sirkesi kurulur ve tüketilirdi. Son yıllarda çekirdeklerinin yağını çıkartıyoruz. Özellikle Almanya ve doğu Avrupa bloğu kuşburnu çekirdeği yağını bir çok kozmetik ürününün içerisinde kullanmakta. bizse sabununu ve şampuanını ürettik ve yumuşak jel kapsülü üretimi için çalışmalarımız devam ediyor. Bununla birlikte iyi bir antiaging kremi üretiyoruz ve göz çevresi kremi.
DAĞ ARMUDU AHLAT:
Babannemin en değerli sirke malzemesi idi bense yemesini seviyordum hakkında yapılan doğru düzgün bilimsel bir çalışma olmamakla beraber sirkesi çok değerlidir. Ve kesinlikle babannem lahana kelem turşularını sadece onun sirkesi ile kurardı. Unutulan bir lezzet.
YONUZ ERİĞİ (ÇAKAL ERİĞİ):
Güney Avrupa’da yetişen çakaleriğini eski Roma ve Yunan hekimleri tanıyor ve tıbbi olarak kullanıyorlardı. Theophrast, Dioskorides, Plinius ve Galenus çiçeklerinden ve kökünden yararlanmıştır. Matthiolus bitkiyi dizanteri, boğaz, diş ve göz iltihaplarında, ülser ve mide *damda, rahim kaslarının uzamasın-da, göğüs sancısında, makatın yerinden çıkmasında uygulamaktadır. Kneipp çakal eriği çiçeklerinin en yumuşak sürücü olduğunu, bu nedenle her evde bulunması gerektiğini yazmaktadır. Benim hatırladığım çiçeklerini ve yapraklarını nisan mayıs gibi toplardık ve çiçeklerinin çayının acı badem gibi tadı vardı. Özellikle eriğin lapası sivilceye konulurdu ve peklik için kaynatılan suyu içilirdi.
MERSİVAN OTU (MERZİFON OTU):
Detaylı bir şekilde başka bir yazıya konu ettim okumak isteyenler için www.devazen.com adresimi öneririm. Bu bitki 17. yüzyılda Avrupa’da devletler tarafından tarımı desteklenen bir bitki olup şehrimizin ismini verdiği önemli bir şifalı bitkidir. Avrupa’da sindirim sorunları gaz problemleri ve özellikle şarap mayası olarak kullanılmıştır. Son yıllarda bu bitkinin kullanım amaçlarını daha fazla araştırıp bazı bitki çaylarımızın içine katıyoruz ve tek olarakta müşterilerimizle buluşturuyoruz.
Yorumlar
Kalan Karakter: